İnsanların karşı tarafın delillerini dinlemeden birbirlerine karşı itiraz etmeye yöneldiklerine tanık oluyoruz. Oysa karşıyı dinlemeden, onun savunmalarını çürütme faaliyeti içine girmeden kendi görüşünü ileri süren kimse, aynı zamanda karşının savunma hakkını da gasp etmiş oluyor.

İnsan topluluklarının bir arada yaşamasını sağlayan en önemli faktör hiç şüphesiz iletişimdir. Eğer iletişimde dil, dili besleyen argümanlar, sözcükler muhatabın memnuniyetine yönelik anlama ve anlatma kabiliyetini ve bunun sonunda tarafların birbirlerini ikna çalışmaları iyi bir iletişim olsa gerek. Bunun tam tersi karşıdakini doğrudan yok sayma, jest ve mimiklerle muhatabı ezme, fikirlerini küçümseme, muhatabın düşünsel manada bir şeyler almasından ziyade bir itibarsızlaştırma baskısına maruz bırakmadır.

 Kişi dış dünya ile sağlıklı bir iletişim/diyalog kurabilmesi için önce kendi içinde bir iletişim ve diyalog kurmalıdır. Siz ne kadar bilgi yüklü olursanız olun, bilginiz de size ne kadar kibir yüklerse yüklesin, karşıdaki insan sizin kendisine verdiğiniz değer üzerinden sizin bilgilerinizi dinlemeye talip olur.

Öncelikle muhatabınızın insani yönünün  daha yüce ve saygı gerektirdiğine muhatabınız ikna olursa sizin anlatacağınız her cümle, her sözcük derin anlam bırakır. İletişimdeki en büyük kopukluklar taraflar arasındaki eleştirilerin mantıksız, karşıdakini dinlemeden tamamen algı ve alınganlık üzerinden olmasıdır. İletişim dilindeki sorunsalın başında gelen diğer bir sorun da duygu kopukluğunun olması.

Bu kopukluk neticesinde birbirini dinlemeyen, anlamayan, anlamak için de hiçbir çaba sarf etmeyen taraflar haline gelinir. Diyalog sana hak verdiği gibi sorumluluk da yükler. İstediğin görüşe sahip olabileceğin gibi inanma ve inandıklarını ifade hakkı da verir. Görüşleri eleştirme hakkı da verir ama karşıdakini de usulüne göre dinledikten sonra. İnsan akli gücünü ve yeteneğini ancak diyalog yoluyla gösterebilir.

Kendisiyle diyalog kuramayan insan başkası ile hiç kuramaz. İnsanın başkası ile kurduğu kuracağı diyaloglar aslında kişinin kendisini tanımaya dönük diyaloglardır. Diyalogda hakikatin sabitliğini teslim edersek üzerinde verilecek hükümlerin de çokluk arz etmesi itiraza konu olmaz.

Gelelim günümüze.Yüz yüze iletişimin/diyaloğun neredeyse bittiği,  ikili yada çoklu iletişimin sağlandığı internet ve internetin imkan sapladığı sosyal medya ağları insan etkinliği ve ifadesinin yeni biçimlerini olanaklı kılarken aynı zamanda  bir çoğunu da etkisiz hale getiriyor.

Bu iletişim araçları insani ortamda asla tarafsız olamazlar çünkü bilmediğiniz, tanımadığınız binlerce kullanıcı bir anda başka bir tarafa geçebiliyor oldukça değişken ve anlık olarak. Doğru iletişim ve diyalog, toplumda dilin kullanımı ve dolaşımında karşılıklı etkileşimin sonuçlarını bulunduğunuz yerde, ailede, mahallede, kurumlarda iyi yada kötü bir iletişim kültürü oluşmuşsa bunun sonucu olarak her toplumun kendi sınırları çerçevesinde geliştirdiği biçim ve yön verdiği iletişim dilidir.

Nezaket ve insana saygı kültürünü tamamlayamamış toplumlarda her şeyde olduğu gibi bütün uygulamalar ve örneklemeler yukarıdan aşağıya doğru olduğundan iletişimde bu durumdan nasibini almış oluyor. Üst yönetici kesiminin birbirlerine karşı kullandıkları dilin benzerini fabrikada patronda, sanayide işverende, okullarda müdürde, öğretmende ve nitekim sokaklarda görebiliyoruz. Yüz yüze geldiklerinde bir birlerine sayın , beyefendi, hanım efendi diyebilme ihtimalleri varken sosyal medya üzerinden bu dili ne kadar alçaltıcı kavram varsa hitabı bu kavramlar üzerinden gerçekleştiriyorlar. Kitle ise kullanılan bu hakaret diline anında ulaşabiliyor ve içindeki birikmiş öfke ve kin duygusunu taraflar üzerinden kusabiliyor.

Yüzyüze iletişimde arabulucular kısmen de olsa varken, İnternet üzerinden kurulan iletişimde maalesef arabulucu yok, arabozucular ise oldukça fazla. Çünkü gerçeklik algısı internet üzerinden geliştirilmiş kurgularla, varsayımlarla ortaya konularak yığınlarca insanda aynı dil ağı genişletilmiş oluyor. Diyalog insanı ötekiye karşı bilgi sahibi kılmasının yanında insanlığını gürleştirir, empati gücünü muhkem hale getirir.

Hakikatte insan olan diyalogdan korkmamalı elindeki tezleri kaynaklı ve belgeli olduktan sonra. İnsandaki asıl meziyet ötekine de açık olunmasıdır.