Dünya korona virüs illetini derinlemesine yaşadıktan sonra, normalleşme sürecine girmeye başlıyor.

Normalleşmenin aslında çok erken olduğunu düşünenlerdenim. Fakat tüm dünyada, sosyal hayatın kısıtlanması sonucu bunalıma girenler ve bilhassa ekonomideki belirsizlik sonucu, ülkelerin ve şirketlerin kaybı öylesine olumsuz noktalara ulaştı ki, normalleşmeye gidilmesi kaçınılmaz bir hal aldı.

İki aydan fazla bir zamandır kapalı olan fabrikalar ve bu fabrikalarda çalışamayan insanlar, kısmen patronları ve ülke yöneticileri tarafından desteklense de bu desteklerin yeterli olmadığı herkes tarafından kabul ediliyor.

İnsanlar belirli bir hayat standartı benimseyerek yaşamaya alışmış durumdalar. Bu yaşamlarında öylesine bağımlı hale gelmişler ki, durmak, frene basmak mümkün görünmüyor.
Şirketlerin ve bireylerin bilhassa bankalara o kadar borçları bulunuyor ki bu dönemde borçlarını ödeyebilme durumda olmaları her geçen gün azalıyor. 

Hal böyle olunca da tüm dünya devletleri, tedbirlerin alınması ve korona virüs ile birlikte yaşanması kararını almaya mecbur kaldı.

Bundan sonra neler yapılmalı nelere dikkat edilmelidir

Bu güne kadar yapılan uyarılara yeterince dikkat edilmediği görülüyor. İnsanların bu hastalığa inanmamaları, bu hastalığı basite almaları ve bunun bir senaryo olduğunu düşünmeleri ise paranoyak bir yaklaşımdır.

Bu düşüncede olan insanlara sormak lazım. Dünyada 6 milyondan fazla insana bu hastalık bulaşmış, 400 bine yakın insan bu hastalıktan hayatını kaybetmiştir.

Ülkemizde ise şu ana kadar tespit edilen 163.000 bin vaka ve 4.500 kişi hayatını kaybetmiş durumda.

Bu hastalıktan hayatını kaybedenlerin içinde tıp profesörleri ve uzman kişiler de bulunuyor. Bu insanlar boşu boşuna mı hayatını kaybetti. Bu ölümler de mi bir senaryo idi.
Hatta bunun bir kader olduğunu söyleyerek İslam’ın kader anlayışını da anlamadıklarını görüyoruz.

Olması gerekenin önce tedbir almak sonra takdiri Allah’a bırakmak olduğu düşüncesi hâsıl olması gerekmez mi?

Korona virüsün etkisinin toplum üzerindeki etkisi her geçen gün azalsa da sosyal mesafeyi korumak ve maske takmaya devam etmek, gerek bireysel gerekse de toplumsal açıdan önemini korumaktadır.

Toplum olarak bize düşen önlemler konusundaki hassasiyetimizi sürdürüp yeni normalleşme sürecinde sabırlı olmak gerekir.

Bu konuda bilim kuruluna ve diğer uzmanlara güvenmek ve kurallara uymak her bilinçli insanımızın mutlaka yapması gereken görevler arasında olmalıdır.
Bu hastalıktan kurtulmak bizim elimizdedir.