Yaşadığımız günlerin en çok konuşulan ve herkesi bir şekilde etkileyen ekonomik şartları, sıkıntıları ve çileleri, gerçekleri ve yalanları ile bizi bir karanlığa çekiyor.

İnsan ve toplum için herhalde en büyük yıkım, umutların kırılması, hayallerin ve beklentilerin yıkılması, güne ve geleceğe dair heyecanın yok olmasıdır. Endişe ve vehimlerin işgal ettiği hayatın meyvesi, faydasız ve tatsızdır.

Bu yüzden ne gerçekleri görmezden gelmek, ne de olanı olduğundan büyük görerek felaket tellallığı yapmak gibi yollara sapmamak gerekiyor.

Gidişatın birçok kısmına müdahale etme, değiştirme ya da bir şekilde engel olma gibi güç ve imkanlarımızın olmadığını hepimizin kabul etmesi gerekiyor.

Dünyayı bir gecede değiştiren, duman altı ergen devrimci muhabbetlerinden bize bir fayda olmadığı aşikardır. Ne bu ülkenin ne de dünyanın kaderine hükmetme şansımızın olmadığını, değiştiremeyeceğimiz şeylerin ıstırabı ile kahrolmak yerine, elimizin ereceği, gücümüzün yeteceği yerlere uzanmanın, daha hayırlı ve verimli olacağını görmemiz gerekiyor.

Bu minvalde; kendi şartlarımızda yapabileceğimiz küçük de olsa güzelliklerin ve iyiliklerin peşine düşmek, varılması muhtemel hedeflere yönelmek, dinlenecek sözleri söylemek herhalde daha verimli ve belki de daha radikal olacaktır. Öyle ya; herkesin asıp kestiği, yakıp yıktığı bir ortamda, mutedil olmaktan radikal bir duruş mu olur?

Bütün dünyayı kasıp kavuran ve ülkeleri kendi şartları içinde zorlayan, bizim ülkemizi de kişisel, sosyal ve siyasal sıkıntılarımızdan dolayı daha çok etkileyen bir ekonomik kriz yaşıyoruz.

İdarecilerimiz bu süreçte, fırtınalı havada ortaya çıkan kaptanın maharet ve becerisini göstermekle, tüccarımız ve esnafımız insaf ve insanlığın gereğini yaparak, adil ve dengeli kazanmanın şerefine uygun davranmakla, halkımız yani bizler ise, parçası olduğumuz toplumla aynı gemide olduğumuzu fark etmekle, başarılı yöneticilerin ve dürüst tüccarların değerini takdir etmekle ve desteklemekle yükümlüyüz.

Bizim yönetim anlayışımızı en güzel tasvir eden söylemlerden olan ve bir efsane gibi Sultan 2. Abdulhamid’e izafe edilen, ancak kimin söylediğinden çok sözün kendisinin değerli olduğu bir bakış açısı vardır.

Bizde idare anlayışı, en altta halkın durduğu standart görüntüye göre değil, en altta devlet başkanının durduğu ve bütün bir halkın yükünü onun omuzladığı ters piramit şeklindedir. Her görevli, sorumlu olduğu insanları omuzlarında taşır.

Bu anlayış, idarecilere söylenecek bütün nasihatlerin ve uyarıların temeline yerleştirildiğinde aslında söylenecek çok şey kalmaz. Devletin en ücra köşesinde kurdun kaptığı kuzunun hesabını kimin veya kimlerin vereceği bellidir.

Esnafın toplum hayatındaki yeri ise, en az yönetici ve ilim sahipleri kadar belirleyicidir. Dünya tarihinin en maharetli idarecilerini toplasak, yanlarına en bilgin yardımcıları eklesek bile, ticaret ehlinin dürüst olmadığı bir yerde toplumun felahı ve refahı mümkün olmayacaktır.

Bazı zamanlarda ise tüccarın ve esnafın sadece dürüst olması da yetmeyebilir. Üstüne bir de insafın eklenmesi ve geminin kurtulması için biraz da onların fedakarlık yapması gerekebilir. Bugünlerde olduğu gibi.

Sattığı malın yerine yenisini koyabilmek ve kendi iaşesini de sağlamaya devam edebilmek için zaruri olandan daha fazlasını fiyatlara eklemek, zulmün ve fırsatçılığın bu gibi zamanlarda en alasıdır.

Bu yüzden imkanı olan, gücü yeten ve altından kalkabilen insaflı ticaret ehlinin, şartları daha da zorlaştırmamak adına, dengeli fiyatlar tayin etmeleri elzemdir.

Bizlerin ise, hem kendi menfaatimiz hem de zor zamanlarda mert duruş sergileyenleri destekleme adına, insafını cüzdanında taşımayan, ahiret hesabı için dertlenen ve kul hakkı konusunda eli titreyen insanları arayıp bulmamız gerekiyor.

Her duyduğumuzu yaymamak, her dedikoduya inanmamak ve nihayetinde işlerin sonunun mutlak ve kesin olarak, Alemlerin Rabbi olan Allah(cc)’in elinde olduğunu unutmamak zorundayız.

O Allah ki, dilediğinin rızkını daraltır, dilediğini genişletir. Dilediği toplumu ihya eder, memleketlerini mamur eder, dilediklerinin ise yurtlarını başlarına yıkar.

Verilenleri şükretmek, eksilenlere sabretmek ve kardeş olduğumuz unutmamak temennisiyle…