Kur’an-ı Kerim, Muhammed aleyhisselam’ın ümmetinden başka hiçbir topluma gelmemiş büyük bir hazinedir.

Muhteşem bir mucizedir.

Öyle bir mucizedir ki, Efendimiz vefat etmesine rağmen, o mucize hala var olmaya devam ediyor.

Hala inanların önünü aydınlatıyor.

Hala kendisine uyanları doğu yola çıkarıyor.

Hala hakkıyla tabi olanları zafere ulaştırıyor.

O öyle bir Kitap’tır ki, yeryüzünde yaşanmış ve yaşanacak olan bütün olayları içinde barındırıyor.

Kur’an-ı Kerim, yeryüzünde her insanın karşılattığı ve karşılaşabileceği olayları barındıran muhteşem bir kitaptır.

O kitapta hepimizin başından geçen ayetler var. Hepimizi anlatan ayetler var. Hepimize tavsiye ve emirler var.

Rivayete göre İslam’dan önce doğan ancak Hz. Peygamber ile görüşemeyen Ahnef bin Kays adında bir tabiin vardı. Kādisiye Savaşı’na katılan Ahnef bin Kays İran’ın fethi sırasında askerlerin çadırları arasında dolaşırken bir askerin Kur'an okuyuşunu duydu. Anında kulak kabarttı ve hangi ayetleri okuduğunu anlamaya çalıştı. Asker, Enbiya Sûresi'ni okuyordu.

Kur’an okuyan asker, Enbiya Sûresi'nin 10. ayetine gelince Ahnef bin Kays bu ayeti duyar duymaz adeta yere çakıldı ve defaatle askerin okuduğu ayeti tekrar etmeye başladı. Okunan ayette Allah (cc)  “Şüphesiz biz size içinde kendinizin anlatıldığı bir kitap indirdik. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?” buyuruyordu.

Ahnef ibn Kays, “Aman Allah'ım! Bakın Rabbim ne diyor?

“Gönderdiği kitapta bizi yani beni anlatmış, ama ben hiç kitapta yerim neresi ona bakmamışım” diyerek nefsini sorgulamaya başladı.

Daha sonra askerlerden bir Kur'an istedi ve oturup okumaya başladı.

Kays, büyük bir merak ile Kur'an'ın anlattığı insan tiplerini okuyor ve “Acaba ben kimim? Hangi duruş benim şu anki durumuma benziyor?” diye araştırdı.

Okurken inkârcı tipine rastlıyor; “Hayır bu ben değilim” diyordu.

Münafık tipine rastlıyor, irkiliyor; “Bu ben olmamalıyım” diyordu.

İman edenlere rastlıyor, onların akıbetlerinin güzelliğini okuyor, karşılaştığı cennet tasvirleri ile adeta kendinden geçiyor; “ Ama onlar nerede, ben nerede” diyordu.

Ahnef bin Kays en son Tevbe Sûresi'nin 102. ayetine geldi. Bu ayet Tebûk Gazvesi'ne katılmayan, ama suçlarına kılıf bulmayıp, günahlarını itiraf edenler hakkında nazil olmuştu.

Ayette “Bir kısım insanlar da günahlarını itiraf ettiler, iyi bir ameli kötü bir amelle karıştırdılar. Ama tevbe ettiklerinden dolayı umulur ki Allah tevbelerini kabul eder. Şüphesiz Allah bağışlayandır, esirgeyendir.”

Bu ayeti okuyunca Kays, gözyaşlarına hakim olamıyor ve “İşte ben, beni buldum Ya Rabbi! Ben buyum, günah işleyen, günahını sana itiraf eden; bazen iyi işler yapsam da, çoğu zaman iyi işlerime kötü işler karıştıran. Tam ümitsizliğe kapılıp, benden adam olmaz dediğim zaman senin Gafûr ve Rahim ismini duyup ümit tokmağını elime alıp, senin mağfiret dağıtan kapını çalan. İşte ben buyum ve ben kendimi senin kitabında buldum” diyordu.

İşte Ahnef ibn Kays Allah’ın kitabı olan Kur’an’ı Kerim’de kendini böyle buluyor.

Sahi diyorum, sen kendini Kur’an’ın hangi ayetinde buldun.

Yani senin Kur’an’daki yerin neresi?