Filistin’in işgali ve orta doğunun kalbindeki Yahudi düğümü kurulmadan önce bölgede birtakım dev hadiseler meydana geldi: Cebri yönetimin ihya edilmesi,

Hilafetin yıkılması,

İthal anlayışlara dayalı Milli (kavmi) düvellerinin kurulması,

8 farklı Sykes-Picot ile Arap adası, Şam, Mağribi-i İslami, Türkler, Kürtler ve Hintlilerden oluşan İslam âleminin parçalanması,

Endülüs, Güney Avrupa,  Filipin, Kıbrıs ve Malta’daki Müslümanların kuşatılması ve o bölgelerden ihraç edilmeleri,

100 Milyon masum insanın canını alan 2 Dünya savaşları,

2 atom bomba atılması ve Dominant bir uluslararası sistemin kurulması.

İşte bundan sonra bütün zikrettiğim olayların sonucu olarak uluslar arası sistem, Filistin topraklarında İsrail diye bir yapı kurdu ve bölgedeki egemenliğini sağladı.

Ve bütün bunlara rağmen yüz yıl aşkın bir zamandır Filistin’deki direniş ve Cihad devam ediyor!

Filistin’i gasp edilmesinin yanı sıra; Suriye, Nusayrilere teslim edilerek Uluslararası bir fişleme noktasına dönüştürüldü.

Yani, bölgede ortaya çıkacak bütün özgürlük hareketleri veya mevcut yönetimlere karşı ayaklanmaları gözetleyen ve uluslararası sistemin lehine fişleyen bir mekanizma oluşturuldu Şam merkezinde.

Filistinlilerin kahredildikleri gibi Suriyeliler de on yıllardır kahredildi.

Şiddetle direndiler.

Büyük fedakârlık yaptılar.

Yalnız son 5 yılda kaybettikleri, 60 yıldan fazla kaybettikleri ile kıyas bile edilemez!

Zira; Uluslararası sistem, “Silahlı ve maddi destek” vesilesi ile siyasi, askeri ve hatta cihatçı grupların çoğunun içine sızdı ve Suriye’nin kutlu direnişini raydan çıkarmaya başardı.

Sadece 5 yıl zaman zarfı içerisinde Suriye’nin durumu Filistin’in haline benzemeye başladı:

Toprakları dış güçler tarafından yutulmak üzere,

500 bin masum insan öldü.

Kadınlara tecavüz edildi.

Çocuklar satırlarla katledildi.

Gençler işkence altında hayatlarını kaybetti.

Sonra mı?

Bir sonraki yazıda devam edelim.