Hayatımızı anlamlandırmak adına yapıcı ilişkiler kurabilmek için genellikle şimdiki zamanın gerçekliği içinde yaşamayı öğrenmek gerekir. Aslında şimdiki zaman sahip olduğumuz tek andır.

Bir önceki an geçmiş, bir sonraki an ise meçhuldür. Hayatımızdaki geçmiş ve gelecek zamanlar şimdiki zamanın birer parçası oldukları için anlam taşır. Yani geçmişte yaşadığımız olayları , anıları bir düşünürsek yine şimdi vardır.O yüzden geçmişte şimdi ki anda. Gelecek zaman da öyle, çünkü insan içinde bulunduğu anda istediği zaman gelecek hakkında da düşünebilir. Yani var olan anda  hayal kurmak gibi. Geçmiş şimdiki zamanı aydınlatabildiği, gelecekse onu daha zengin ve yoğun kılabildiği müddetçe vardır.

Geleceğin değerini garantilemenin en etkili yolu şimdiki zamanla cesur ve yapıcı bir şekilde yüzleşmektir. Çünkü gelecek şimdiki zamandan doğar. Sonsuzluğa dair deneyimimiz bize sunulan her anla kurduğumuz ilişkilerde saklıdır. Yalan, aldatma, düzenbazlık  yoktur. İnsan özümsediği  fikrin peşine takılarak iç dünyasının derinliklerine bakmayı denediğinde zihnindeki farkındalık anının zenginliğini, dört bir tarafının ilişkilendirmeler ve yeni fikirlerle dolu olduğunu görecektir. Ve azınlıkta olan dürüstlerin tarafını seçecektir ahlaksızların nicel olarak çoğunluğuna ve her türlü manipülasyonlarına rağmen.

       Ölüm kaçınılmaz olduğundan ve sonsuza dek hayatta olmayacağımızı hatırlayarak var olan anı adam gibi yaşamalıyız. Bir mazeret olarak sığındığımız "Yarın ola hayrola" sözü belki bizleri vereceğimiz kararlarda rahatlatabilir ama çoğu zaman o anda yapmamız gerekenleri erteletmekten başka bir işe yaramaz. Ertelenen insan hayatı artık erteleyen kişinin değildir. İnsan yaşı kaç ise o yaşa uygun yaşanması gerekenleri yaşamalı ve yapmalıdır. Şimdiki zamanda hayatlarıyla ilgili bazı sorunlarla yüzleşen çoğu insanın kendilerini mesela “Bir işe başlayayım”, "evlendiğimde işler yoluna girecek" ya da "elime şu kadar para geçerse" her şey düzelecek gibi düşüncelerle avuttuklarına şahit oluyoruz.

Gelecekte beni bekleyen ne tür güzellikler var sorusuyla birlikte zihinlerini içinde bulundukları andan uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Bu durumda geleceğe dair umutlar aslında şimdiki zamanı da öldürmüş oluyor. Yani 20 yaşında yapması gerekenleri 40-50 yaşına bırakmamalı. 40 -50 yaşında yapması gerekenleri de 15 -20 yaşında yapmamalı. Şimdiki zamanda hayatları ile ilgili bazı sorunlarla yüzleşen çoğu insanın kendisini  var olan anı, var olan ana değer katarak yaşamak için öncelikle kendi öz farkındalığını bilmek, Allah'a olan kulluk bilincinin farkında olarak yaşamak, namaz bilincinin, dua bilincinin farkında olarak yaşamak, yalan söylememeyi, aldatmamayı bilerek ahlaki bilincin, insani bir sorumluluk olduğunu, haram lokmanın büyüklüğünden helal lokmanın küçüklüğünün daha değerli olduğunu bilerek yaşamak.

Yaşamın anlam bilincinin farkına vararak yaşamak o anda zerre misali kalmış bir güzellik varsa bile o bilinçle yaşamak. Tekrarlayan papağanlar gibi değil onurlu ve haysiyetlice  iyi ve doğru olan neyi gerektiriyorsa o bilinçle yaşamak. Yalnız kalma pahasına da olsa eğilmeden, yorulduğunu hissettirmeden, göstermelik kahramanlıklarla değil tutumsal kahramanlık bilinciyle yaşamak. En korkunç koşullara karşı manevi direnç ve dayanma gücüne dayanma bilinciyle yaşamak. İnsanın insana olan en acil ihtiyacı empatiyle yaşamak. Hiç olarak değil birisi olarak yaşamak.

Her zaman bizleri seçim yapmak zorunda bırakan, bizlere boyun eğdirmeye çalışan duygularımızın aksine onurumuz ve haysiyetimiz için yaşamak. Hayatın anlamını sorup durmak yerine, kendimizi her gün ve her saat yaşam tarafından sınanan insanlar olarak düşünerek yaşamak. Hayata anlamını ve amacını veren ve insandan asla alınamayacak olan ruhsal özgürlüğü doya doya yaşamak. Gözlerini kapatarak geçmiş yada gelecekte yaşamak insan yaşamına hiçbir şey katmaz,  var olan anı yaşamak benlik gücünü artırır. Ve insan, insan olma yüceliğine erişme şansına sahip olur.