2020 virüs ve salgın hastalıklar yılıydı. O zaman, önümüzde kıtlık olacak öngörüsünde bulunmuş ve eleştiri almıştım.
Şimdi ise rahmet yağmıyor...
yani yağmur ve kar yok...
Peki biz bunu hak ettik mi?
Bence başımıza taş yağmadığına şükretmemiz lazım..
Tabi buradaki eleştiri tüm insanlık için sadece bizim ülke için değil..
İnsanlar Rablık iddiasında bulundular ve bir mikroorganizma'ya karşı tüm insanlık bir şey yapamaz duruma düştü ama buna rağmen acizliklerini itiraf edip mağfiret dilemek yerine bu durumu yine kazanca dönüştürme, sömürüye dönüştürme tezgahına çevirdiler. Bulunan ilaçlar ve aşılardan milyar dolarlar kazanmanın hırsına kapıldılar...
Bu hırslarını yenmezlerse mikrop evrimleşip tüm yaptıkları çalışmaları boşa çıkartacaktır...
Halbuki bunun yerine dayanışma, merhamet ve mağfiret kapısın çalsalardı yaptıkları ufak çalışmalar bereketlenirdi... bu çalışmaları halka rant ve parayla sunmasalardı durum farklı olurdu..

YAĞMUR MESELESİ
Gelelim yağmur meselesine...
yağmur niye yağsın ki...
Rahmete mazhar olmak için biz yeryüzündekilerde merhamet göstermeliyiz ki, göktekiler de bize rahmet göstersin...
Ama biz bunu yapıyor muyuz?
Hayır...
Yağmur yağması için dua edelim deniliyor...
Peki yağmur yağmaması için dua eden, feryat eden insanları görüyor muyuz?
Bir tarafta yağmur yağsın diye dua edenler, diğer tarafta yağmasın diye dua edenler var...
Peki terazinin hangisi daha güçlü olur?
Tabi ki mazlumluklarından, çaresizliklerinden yağmasın diye dua edenlerin...
Düşünün ülkemizde milyonlarca insan yağmur veya kar yağdığında donma tehlikesi geçirecek... Milyonlarca insan kamplarda incecik çadırlar altında tir tir titrerken veya evlerinin damı akarken yağmur yani rahmet yağacak mı?
Ya da kış yüzünü gösterdiği bir dönemde devletin doğalgaza ve elektiriğe toplamda yüzde yüzden fazla zam yapması mı Allah'ın merhametini celp edecek? yoksa gazabını mı?
Önce bizim bu insanların sorununu çözmemiz ve ardından hep birlikte yağmur yağması için dua etmemiz lazım...
PEKİ ÇÖZÜM...
Devletin öncelikle elektrik ve doğalgazı rant aracı olmaktan çıkarıp sosyal görev kategorisine koyması gerekir. Konutlarda belli bir limite kadar ücretsiz limitin üstündeki artışlar için de makul fiyat koyması gerekir
Ama devlet öyle yapmak yerine enerji firmalarının patronlarının gezi ve eğlencelerinin faturalarını bile vatandaşa ödetmesi mi adalettir...

Adalet mülkün temeli...

Peki sokakta, çadırda veya yaşam standartlarının altında kalan insanlara ne yapılabilir?
Bakın ülkemizde binlerce cami var... Allah'ın böyle mekanlara ihtiyacı yok.. biz Allah'ı mekanlara hapsederek ya da süslü mabedler yaparak onun sevgisini kazanamayız...
Bu nedenle camilerimizi evsizlerin, çadırda yaşayanların veya sağlıksız koşullarda kalanların mekanları haline getirebiliriz. En azından soğuk kış günlerinde bunu yapabiliriz. Camilerimiz, mahallelinin desteğiyle günde bir defa da sıcak çorba ikram etmeli o insanlara...
O insanlara gösterilen rahmet, bereket olarak bize yağacaktır...

Verirseniz alırsınız...
Sonuçta zengin olan Allah'tır...
Zengin bir salih kişiye sorarlar... Nasıl bu kadar zengin oldun? Cevap : Aslında ben bir şey yapmadım, malımdan tasadduk ettim, Allah bana verdiğimden fazlasını verdi. O verdikçe ben verdim sonuçta Allah daha zengin olduğu için benim malım da çoğaldı...
Biz sorunlarımızı özellikle sosyal sorunlarımızı çözmüyoruz.. Devlet ise bir sömürü aracı olmuş, belli kişilerin ve menfaat gruplarının tekeline girmiş, 80 milyon insan belli rant çevrelerinin müreffeh yaşamasına hizmet eden köleler olmuş..

Böyle bir ülkeye rahmet yağmaz...

Biz kendimizi değiştirmedikçe Allah da bizi değiştirmez... Bela ve musibet yağar göklerden...
Bela ve musibete karşı sadaka, yardım ve merhamet silahını kuşanmalıyız...
Camiler ve Okullar halkın hizmetine açılmalı... bu mekanlar atıl durmamalı...
i.h.e