Cumhuriyeti Kutlamalı mıyım?

En önemli sual, “Niçin kutlamalıyım?”

Cumhuriyet kavramı, Arapça kökenli bir kelime olup “Cumhur” yani halk demektir. Sonuna “İyet”ide ekleyince, “Halkın yönettiği idare biçimi” anlamı içerir.

Bir diğer ifadeyle “Hanedanlık ve tek adamlığın olmadığı, çoğulcu bir yönetim biçimidir. Halkın seçtiği temsilciler vasıtasıyla halkın içinde bulunduğu bir yönetimdir”

Bu elbette sözlükte geçen, idealize edilmiş, teorisel bir tanımlamadır.

Kavramsal açıdan bakıldığında içerisine pozitif değerler yüklenmiş ve göz kamaştıran bir tariftir bu!

Halkın kendi kendisini yönetmesi, demokrasinin “Nirvana”sıdır. Bunu kutlamaktan daha doğal ne olabilir. Zira, bir topluluğun, tarihin de hiç var olmamış bir devlete kavuşması ve bu kurduğu devletin yönetim biçimini, hiçbir toplumsal reaksiyonla karşılaşmadan, cumhuriyetle buluşturması elbette övünülecek ve kutlanacak bir zaferdir.

En önemlisi, kurulduğu günden bu yana, kendi kendini yöneten halkın, yine kendi kendisine, bu sistem eliyle “Huzur, mutluluk ve refah” sağlamasından kim mutluluk duymaz ki?

Eğitimden, sosyal hayatın en ücra köşesine kadar çözüm üretmiş, ekonomi de sosyal adaleti tesisi etmiş, toplum arasında ki, dini, mezhepsel ve etnik ihtilafları “Adalet” potasında eriterek, azami müşterekler de huzurlu bir toplum ortaya çıkaran bir sisteme alkış tutulmaz da ne yapılır ki?

Hele, hele, bu ülkenin geçmişin de, din ve ibadet özgürlüğüne asla ve kat’amüdahale edilmemişse, “Başörtüsü” takıyorlar gerekçesiyle binlerce genç kız üniversite kapılarında bekletilmemişse, askeri yemin törenlerine başörtülü gelen asker anaları nizamiye kapısın da bekletilmemişse, devletin resmi ve gayri resmi(1990’lı yıllar da, BÇG, JİTEM) gibi kurumları, toplumu kıyafetine, şekli ve şemaline, sakalına, bıyığına ve dini inançlarına göre kategorize etmeyip, fişlememişse, bu Cumhuriyeti kutlamaktan daha doğal ne olabilir ki?

İlk kurulduğu yıllarda, toplum dan yükselen itirazları bastırabilmek için, uyduruk mahkemeler de(İstiklal Mahkemeleri) uyduruk gerekçeler le binlerce kişiyi idam sehpaların da asmamışsa, tüm farklı seslere ve taleplere şefkat ve samimiyetle karşılık vermişse, bu cumhuriyeti kutlamamak için ne tür bir sebep bulunabilir ki?

Kendisinden önce varolan koskoca bir medeniyeti ve yerküre de basmadık toprak bırakmayan ecdadının mirasını gözü gibi korumuş ve onlar aleyhin de Batılıların yapmaya çalıştığı kötü algıya şiddetle karşı çıkarak sahip çıkan bir cumhuriyeti elbette kutlarım. Hem de Can’ı yürekten!

Kanunlarını, İtalya, İsviçre ve diğer Batılı ülkelerden kopyala-Yapıştır yerine, kendi inanç, kültür, örf ve adetleri üzerine bina ederek, yaşam standartlarını da bunlar üzerine oluşturmuş bir Cumhuriyetin önünde saygıyla selamlamaktan başka ne yapılabilir. Ülke ekonomisini ve gayri safi milli gelirini adalet üzere paylaştıran, bir tarafta asgari ücretle geçinmeye çalışan çoğunluk, diğer yanda ise, çocuğuna verdiği cep harçlığı, üç-beş asgari ücretlinin maaşına denk olmayan, herkesin refah içinde yaşayabildiği, kimsenin, kimseye imrenmediği bir cumhuriyet elbette alkışlanır, övülür ve tavsiye edilir…