Selamımı aldığında bir çocuk gibi heyecanlı ve şendi..

Belli ki anlatacağı şeyler vardı ve kendisini anlayacağını umduğu birisinin gelmesini bekliyordu anlatmak için..

-Falanca kim sen tanıyor musun? Dedi.

-Hayır tanımıyorum. Dedim

-Ben sana anlatmadım galiba. Dedi

-Yok anlatmadın. Dedim, ve başladı anlatmaya.

“Bu adam zengin bir iş adamı. Beni aradı ve ‘Üstad bize hiçbir dileğin düşmüyor. Bizim yapabileceğimiz hiç mi bir şey yok?  diyerek sitem etti.

Ben de, madem bizim için bir şey yapmak istiyorsun, o zaman Suriye’deki yoksullar için bir tır un lazım. Dedim.”

-Bir şartla olur. Dedi. Gelip bir çayımı içersen!

“Yetimhanede görevli bir arkadaşıda yanıma alarak gittim. Sağolsun bizi sevgi ve ilgiyle karşıladı.

-…. bey size ne kadar un lazımdı? Diye sordu.

-Bir tır yeterli. Dedim

-4 tır ununuz hazır. Dedi.

-Abi bu çok olur. Dedim

-O zaman 5 tır ununuz hazır. Dedi

-Abi bu çok olur!

-O zaman 6 tır hazır. ……  bey, sen konuştukça ben miktarı artıracağım…

*********************

Gaziantep’te resmi rakamlara göre 450 Bin Suriyeli sığınmacı yaşıyor. Yaklaşık 8 yıl dan bu yana şehrimizin hemen hemen her semtinde yaşam mücadelesi vererek barınmaya çalışıyorlar. İçlerinde varlıklı olanlarda var ancak çoğunluğu fakir ihtiyaç sahiplerinden oluşan sığınmacılar için hayat gerçekten çok zor.

Kentin en kötü evlerinde, kimi ise dükkan dan bozma “Dükkan/Ev” lerde yaşıyorlar. Mutfağı, banyosu olmayan bu tek odalı dükkanlarda,uydurma bir tuvaletten başka hiçbir özelliği olmayan beton yığınlarının arasında yaşama tutunmaya çalışıyorlar. Çocuklarını burada büyütüyor, yemeklerini burada yapıp, burada yiyorlar. Burada yatıp, burada kalkıyorlar. Tüm dünyaları bu tek odalı beton yığınları..

Yaz ayları bir şekilde geçiyor ama, kış gelip soğuklar başlayınca, kendilerince başlarını sokacak “sarayları” zemheri soğukta cehenneme dönüyor. İşte tam da burada Gazi şehrin kahramanları ortaya çıkıyor!

8 senedir şehrimizde yaşayan sığınmacıları kardeş bilip, dertlerini dert edinen, onlar aç iken tok yatmayı zül gören, onlar üşürken kendisi sıcakta olmayı reddeden kahramanlar!..

Şehrimizin merhamet sahibi iş adamları, esnafı, bürokratları, memuru, amiri, işçisi, işsizi ve gazetecileri bir bütün olup bu insanların hayatını kolaylaştırmak için elbirliği yapıyor.

Bu kolay bir şey değil! 450 Bin kişiyi barındırmak, hem de 8 yıl dan bu yana!

İşte bu ancak büyük bir erdem ile, merhamet ve şefkat ile çizilebilecek bir resimdir ve Gaziantep’li, bu resmi yıllardır habire çiziyor..

************************

Bahsini ettiğim dostumun kim olduğu ve ne iş yaptığının hiçbir önemi yok. O nu sadece bir “Kahraman” olarak bilmeniz yeterli.

Suriyeliler Gaziantep’e ayak bastığı günden bu yana, neredeyse tüm mesaisini bu yoksul insanların hizmetine adamış, onların derdiyle hemhal olmuş bir kardeşimizdir bu zat!

Kendisi gibi merhamet ehli üçbeş arkadaşıyla kurdukları bir vakıf bünyesinde açtıkları “Yetimhane”de yüzlerce yetim aile barınmaktadır. Bununla yetinmeyerek yıl boyunca varoşlarda ikamet eden yoksullara iaşe temin ederek büyük bir insani mes’uliyeti yerine getiriyorlar. Ve tabi ki, kış ayları için yakacak kömür…

Sadece bu kadar mı? Değil elbette! Suriye’nin “İdlib, El bab ve diğer ulaşılabilir yerlerinde yaşayan gariplere un, gıda ve ayni yardımlar ulaştırmak için her türlü çabayı gösteriyorlar.

Kahramanımız bunları tek başına yapmıyor elbette. Bu organizasyonun içerisinde şehrimizin bürokratları, Belediyeler ve kentin zengin iş adamlarının merhamet kokan değerli katkılarıyla, bu organizasyon bir “Vicdan Hareketi”ne dönüşüyor..

Kahramanlar hep tarihte yaşamadılar. Bugün de varlar ve aramızda yaşıyorlar. Tıpkı kötülerin olduğu gibi, iyiler de var ve hep olacaklar.

*************************

Dostum  anlatıyor ben dinliyorum…

 İş adamı hayırseverin son cümlesini anlatırken ikimizin de gözleri yaşarıyor. “……  bey, sen konuştukça ben tırların sayısını artıracağım…”

Aklıma Cennetmekan Abdülhamit han’a gördüğü bir rüya ile gelip ihtiyacını arz eden adam geliyor;

“Peygamber efendimizi (SAV)rüyamda gördüm, ihtiyacımı arz ettim. Buyurdu ki; Git Abdülhamit’imize söyle ihtiyacını versin!

-Bir daha anlat diyor koca sultan, bir daha, bir daha!..

 Her defasında şahsi parasından bir kese altın veriyor.. Mabeyinci müdahale etmese herşeyini verecek…

***********************

Ve, tren istasyonundan dem vuruyor dostum: Dünya bir tren istasyonu ve biz de sadece birer yolcuyuz. Ama çok azımız bunun farkında. Kısacık bir mola da herkes canhıraş bir mücadelenin içerisindeler. Oysa, birazdan tren kalkacak ve biz o tren de asıl menzile doğru hareket edeceğiz…

“Yaşasın iyilik! Yaşasın Gazi şehrimin iyilikte yarışan kahramanları…”