Öğrenciler, uzun bir aradan sonra 6 Eylül'de tam zamanlı yüz yüze eğitime başlayacak. Eğitim, tüm kademelerde haftada 5 gün olacak. Bu süreçte uyum problemleri olabilir.  Eğitimciler, öğrenciler yüz yüze ve uzaktan eğitim çatışması yaşayarak başlayacaklar. Yeni yüz yüzede çocuğun okula ve sınıfa hazırlanmasında, salgın döneminde ev ortamında geçirdiği zamanı da göz önünde

bulundurarak davranılmalıdır. Öğrenciler tablet ve telefon eksikliğini hissedecekler. Elleri tablet , telefona alışmış öğrencilerde kalem kullanma, yazma , not alma gibi problemler olacak. Hatta sırada oturma, sınıfta 40 dakika durma sıkıntısı yaşanabilir. Bu problemler okula yeni başlayan öğrencilerden ziyade daha önce okula giden ama salgından dolayı ara vermiş öğrencilerde ortaya çıkacaktır. Bu yüzden doğrudan ders başı yapmaktan ziyade tüm sınıf ve

kademelerde yaklaşık bir hafta boyunca uyum ve yeniden adaptasyon ile ilgili eğitim ve rehberlik çalışmaları yapılmalı. Bundan sonraki dönemlerde bu tür salgın gibi benzer olaylara hazır olma eğitimleri verilmeli. Bir yandan akademik bilgi açıklarının kapatılması ama asıl önemli olan memleketin ve bireyin muhtaç olduğu iş hayatına ve ve sosyal hayatına anlam katacak şekilde yeni programlar oluşturulmalı. Özellikle yeni dönemde meslek

liseli öğrencilerin üniversiteye hazırlanmasından ziyade ara eleman olarak işyerlerinde istihdam edilmesi sağlanmalıdır. Bu çalışma ile üniversiteye yığın halinde hücumlar da önlenmiş olacaktır. Yine bilgi yoğunluğunu azaltarak çocukları zihin yorgunluğundan daha hafif ama kalıcı programlara yönlendirmeli. Bu hafiflemelerle yeni keşifler ve modern sosyal hayatın icatları neyse o yönde planlamalar yapılmalı. Sınavlarda özellikle de liselerde öğrencilere not verme

cimriliğinden vazgeçmeli. Teorik bilgi ile pratik uygulama arasındaki ilişkinin yeniden düzenlenmesi sağlanmalıdır. Müfredatın yoğunluktan kurtarılıp pratik ve teknik öğretim yönünden güçlendirilmesi sağlanmalıdır. Özellikle liselerde ders saatlerinin azaltılması yönünde yeni düzenleme yapılmalı. Yine yeni dönemde öğretimin bütününde hakim olan ve programların bir senteze ulaşmasını sağlayan zihinsel altyapıların oluşturulmalı. Okullar

yeni dönemde çocuklar ve gençler açısından bir yandan toplumsal intibakını kolaylaştırırken diğer yandan geleneğe, tarihe ve toplumsal değerlere karşı  saygıyı da içine almalı. Eğitimciler bu kültür değişiminin ritmini takip etmek zorundadır. Hakim kültür öğrenci uyumsuzluğu olursa kontrol imkansızlaşır. Bu süreçte velileri okul başlasın da çocuklardan kurtulayım algısından çıkartarak onların okul saatleri dışında evde çocuğuna gerek akademik

gerekse karekter gelişimi yönünden öncül olmasını ve okula yardımcı olmalarını sağlamak için de "erişkin eğitimi" verilmelidir. Ruhu boş olan çocuklar ve gençlerin kişi olma eğitimini yani çevre ilişkilerinin gelişmesi, iletişim dilinin ilerlemesi öncelikle eğitimin neticesi olmalıdır. Çocuklara asıl değerli ve değeri şiirden, müzikten, resimden sanattan verilmeli.Öğretmen karekter eğitiminin yanında öğrencileri bir dereceye kadar iyi bir yöne doğru

götürmek yani az çok değiştirmekle tamamlanır. Eğitimci öğrenciyi akıl yürütmeyle sonuca götürecek yöntemleri deneyerek öğrencinin analiz ve sentez yapmasını sağlamalıdır. Yeni dönemde insan, teknikte; bilimde, felsefe ve sanatta daima yeni ihtiyaçlar ortaya çıkarabilir. Ama asıl ihtiyaç insanın özünü yani insan olma ihtiyacını ortaya çıkarmaktır. Eğitimciler, çocuklar ve gençlerde ideal kişilik için kendini açma ölçüsüdür. Okul ve

öğretmen, eğitmeyi ve öğretmeyi sistemli hale getirir. Çocuk bütün ilişkilerde öğrenirken anlar ve değerleri de yaşamaya çalışır. Okulda yeni dönemde eğitimde en çok ihtiyaç duyacağımız, çocuklarımıza şiirden, müzikten, resimden örneklerle sanat eğitimi verilmelidir. Eğitimciler öğrenmenin temelini yalnız zeka, irade ve hırs fiillerinde değil aynı zamanda hayal gücünde ve hafızada aramalıdır. Hafıza ise zihnî güçler yardımı ile gelişir ve güçlenir. Haydi hayırlısı diyerek

eğitimin tüm bileşenlerine yeni dönemde sağlık ve başarı diliyorum.