Arayanlar, arananlar, arayışlar, hatırlayanlar, hatırlanmayanlar, geçmişte kaybolanlar, maziye pike dalanlar, anılar, hatıralar, depreşenler, depreştirenler vesaire, vesaire…

Madde ve “Nesne”den öteye gidemeyen güncellerde boğulmak nasıl bir şey? Yüzme bilmekle ilgilimi ki? En çok yüzme bilenlerin boğulduğu doğru mudur denizde? Havuzlar daha küçük! Belki orada daha az mı boğulur yüzme bilmeyenler? Bu yüzden mi pahalıdır “Havuzlu villalar?”

Bir tellal sesini yükseltir “Can pazarından”

“Öldü işte öldü!” Hiç ölmeyecek zanneden de bugün öldü!

Haydi buyurun helvaya!

Diğeri daha yüksek haykırdı “ Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir!...

Babam yaşasaydı da görseydi şu yaşantımızı! Diyen adam , daha bir yayıldı koltuğa, hafiften kibirli bir tebessüm ile…

Baba seslendi mezardan “ Yapma oğul! Ah! Sen bir ölebilseydin, ölmeden! Görebilseydin gördüklerimi!...

Günceller! Ah bu günceller! Hakikate kurulmuş en büyük tuzak ve en kalın perde…

Artık susmak zamanı! Yitiklerimizin “Yas”ını tutmalı ve “Kara mermerde yürüyen, kara Karınca”nın ayak seslerine açmalı kulaklarımızı…