İnsanoğlu, günah işlemeye meyilli olarak yaratılmıştır. Ancak, onu şeytandan ayıran asıl özellik günahaltan sonra tevbe etmesidir. Halisane tevbe eden bir kulun sicili tertemiz olur ve günahlarından bir eser kalmaz.

Hazret-i Ömer’ in halifeliği zamanında çalgıcı bir genç vardı. Düğünlerde çalgı çalar, şarkı söylerdi.
Zaman geçti, çalgıcı ihtiyarladı. Sesi çirkinleştiği için itibardan düştü. Artık bir şey kazanamaz duruma gelmiş, bir dilim ekmeğe muhtaç olmuştu.

Bir gün mezarlığa gitti. Orada içi yanarak Cenâb-ı Hakka şöyle niyazda bulundu: “Yâ Rabbî, sen bana uzun bir ömür, birçok fırsat verdin. Sen ise benim gibi âsi kulundan ihsanını hiç eksik etmedin. Yetmiş yıl günah işledim ama sen bir gün olsun rızkımı kesmedin. Görüyorsun ki artık kazancım da yok. Bugün senin misafirinim...”

Orada çok ağladı. Sonra da çalgısını yastık yapıp uyudu. O sırada Halife Ömer’e de bir uyku hâli geldi. Rüyasında bir ses ona:

“Ey Ömer! Mezarlıkta has bir kulumuz var. Beytülmaldan 700 dinar al, götür o kulumuza ver. Ona de ki: Şimdilik ihtiyaçlarını bununla karşıla. Paran bittiğinde tekrar gel!..”

Hazret-i Ömer uyandı ve hemen mezarlığın yolunu tuttu. Orada çalgıcı ihtiyardan başka kimseyi göremedi. Rüyasında bildirilen has kulun onun olabileceğine ihtimal vermiyordu.

Mezarlığı yeniden dolaştı. Ancak başka bir kimseye rastlamadı.
Kendi kendine, “Böyle biri nasıl olur da bana bildirilen tertemiz, hizmete lâyık bir kul olur?” diye düşündü. "Karanlıklar

içinde nice nurlu gönüller vardır" diyerek,
ihtiyar çalgıcının yanına gitti.
Baktı ki uyuyor. Öksürerek geldiğini haber verdi.

Adamcağız sıçrayarak uyandı. Karşısında Emîrül- mü’minîni görünce korkudan titremeye başladı. Hazret-i Ömer: “Benden korkma, sana müjde getirdim. Rüyamda Allah sana selâm edip, hâtırını sordu, ihtiyaçların için bu parayı vermemi istedi. Bunları harca, bittiğinde bana gel” dedi...
Adamcağız bunları duyunca utancından

titreyip ağlamaya başladı. Bir hayli ağladıktan sonra, “Rabbimle arama perde oldun” diyerek çalgısını parçaladı ve Rabbine şöyle yalvardı:

“Yâ Rabbî! İsyanla geçen ömrüme acı. Bir
günümün bile kıymetini bilemedim. Nefesimi şarkılar söyleyerek tükettim. Dünyadan ayrılacağımı unuttum. Gün bitti, akşam oldu.

Allah' ım! Verdiklerine râzı olmayan nefsimi sana şikâyet ediyorum ve bütün yaptıklarıma da tevbe ediyorum.

Bunları söyledikten sonra üzüntüsünden “Allah” diye feryâd ederek yere düştü. Hazret-i Ömer baktı ki, rûhunu teslim etmiş. Hemen müminlere haber verdi ve onlara şöyle dedi: "İşte görünüz, hakiki tevbe böyle olur!.."

'Rahmetin kapısı her an açık, senin kapın açık mı sen ona bak' (alıntı)

Selam ve dua ile.