İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Mecid Taht Revançi, "12 Günlük Savaş Sonrası İran ve Dünya" konulu konferansta yaptığı konuşmada, savaşın nedenlerine ve ABD ile müzakere sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Revançi, savaşın nedeninin tek bir senaryoyla açıklanamayacağını belirterek, bunun birçok farklı etkenden kaynaklandığını ifade etti. ABD Başkanı Donald Trump'ın İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney'e gönderdiği mektuba dikkat çeken Revançi, "Trump, mektubunda müzakerelere başlanmasını, aksi halde savaşın kaçınılmaz olacağını iletti. Biz cevabımızda dolaylı müzakereleri kabul ettik ancak onlar doğrudan görüşme talep ediyorlardı. Doğrudan müzakereleri kabul etmememizin ise kendi nedenleri vardı" dedi.

"ABD ile eşit koşullarda müzakere ortamı hiç oluşmadı"
Revançi, "İki taraf eşit şartlarda olur ve konuyu sakin bir ortamda ilerletme konusunda uzlaşırsa, doğrudan müzakereler daha etkili ve hızlı olur. Ancak, ABD ile böyle bir koşul hiçbir zaman oluşmadı ve bugün de mevcut değil. Hem mektubun içeriğinden hem de ABD'li yetkililerin tutumundan, Trump'ın göreve gelmesiyle birlikte tüm dünyanın ona muhtaç olduğu ve şartları onun belirlemesi gerektiği düşüncesine kapıldıkları anlaşılıyordu. Bu koşullar altında yanıt verilmesine karar verildi ancak müzakerelerin dolaylı şekilde yürütülmesi uygun görüldü" ifadelerini kullandı.

"ABD, kelime oyunlarıyla müzakere sürecini yönlendirmeye çalışıyordu"
ABD'nin mesajını Birleşik Arap Emirlikleri üzerinden ilettiğini, İran'ın ise yanıtını Umman aracılığıyla verdiğini belirten Revançi, "Bu şekilde başlayan görüşmelerde 5 tur müzakere gerçekleştirdik ve 6. turun başlamasına 2 gün kala savaş patlak verdi. Bu durum, uluslararası kamuoyunda ve hatta ABD'li gazeteciler arasında bile büyük bir şaşkınlığa neden oldu. Görüşmeler boyunca da ABD'liler, başından itibaren dostane bir tavır sergiliyor ve iş birliğine hazır olduklarını iddia ediyorlardı. Ancak gerçekte yalnızca kelime oyunlarıyla müzakere sürecini yönlendirmeye çalışıyor, bu yolla hedeflerine ulaşabileceklerini sanıyorlardı" dedi.

"ABD, sıfır zenginleştirme şartını öne sürdü"
ABD tarafının farklı yöntemler denediğini vurgulayan Revançi, "Başlangıçta sıfır zenginleştirme şartını öne sürdüler. İran bu talebi reddedince yeni konular gündeme getirdiler. Ancak müzakerelerle hedeflerine ulaşamayacaklarını anlayınca güç kullanmaya yöneldiler. Biz hiçbir zaman hızlı bir sonuç beklemiyorduk. Uluslararası müzakerelerde iniş çıkışlar normaldir. Ancak tüm bu dalgalanmalara rağmen, diplomasi ve diyalog yoluyla sonuca ulaşılabileceğine inanıyorduk" ifadelerini kullandı.

"Haksız taleplerini dayatamayınca savaşa başvurdular"
Revançi, İran'ın her zaman diplomasiye inandığını ancak bunun eşit koşullarda ve dayatma olmadan yürütülmesi gerektiğini vurgulayarak, "Böyle bir durumda hiç kimse savaşı tercih etmez, aksine herkes sorunların çözümü için diyaloğu ön planda tutar. Ancak iki tarafın da koşulları doğru şekilde anlaması ve kendi görüşünü karşı tarafa empoze edemeyeceğini fark etmesi gerekir. Savaşın nedenlerinden biri karşı tarafın haksız taleplerini kabul ettirememesiydi. Tehdit ve vaatlerle istediklerini elde edemeyince savaşa başvurdular. Şimdi sorulması gereken asıl soru şu olmalı. Amaçları en başından beri savaş mıydı, yoksa süreç içinde yön mü değiştirdiler? Ayrıca Siyonist rejim bu süreçte nasıl bir rol oynadı, başından beri karşı mıydı yoksa ortak bir planın parçası mıydı" dedi.

"ABD, İran'ın nükleer programının tamamen sonlandırılmasını istiyordu"
Revançi, bu sorulara kesin bir yanıt vermenin zor olduğunu belirterek, "Elbette bazı tahminlerde bulunmak mümkün ancak net bir yanıt vermek güç. Bana göre, ABD'nin güç kullanımına yönelmesinin nedenlerinden biri, hatta belki de en önemlisi, yasa dışı taleplerini müzakere yoluyla kabul ettiremeyeceklerini anlamalarıydı. ABD, İran'ın nükleer programının tamamen sonlandırılmasını istiyordu. Bir dönem bizi teşviklerle bu programdan vazgeçirmeye çalıştılar, bazı dönemlerde ise tehdit ve baskı yöntemlerini devreye soktular" diye konuştu.

"Nükleer programı hiçbir güç durduramaz"
İran'ın nükleer programında geri adım atmasının mümkün olmadığını belirten Revançi, "Biz ülkemizin en önemli bilimsel alanlarından birine büyük yatırımlar yaptık. Bunu sadece Trump'ın ya da başka bir hükümetin isteğiyle durduramayız. Karşı taraf ister doğudan ister batıdan gelsin, fark etmez. Böyle bir talep bizim açımızdan hiçbir şekilde kabul edilemez" şeklinde konuştu.

"Ortak bir anlayış oluşmadan sağlıklı bir müzakere mümkün değil"
Nükleer programın ülke içinde gelişen ve bugün küresel düzeye ulaşan ulusal bir bilimsel başarı olduğunu belirten Revançi, "Eğer biri bize 'programı durdur, bazı imtiyazlar verelim' ya da 'durdurmazsan şu yaptırımları uygularız' derse, ortada artık konuşabilecek ortak bir dil kalmaz. Yani taraflar arasında ortak bir anlayış oluşmadan sağlıklı bir müzakere mümkün değil. Eğer taraflardan biri bu anlayıştan yoksunsa ve kendisini üstün bir konumda görüyorsa, o müzakereden sonuç çıkmaz ve süreç doğal olarak farklı bir yöne gider" ifadelerini kullandı.

Kaynak: İHA