Bir kutlu yolcuğa çıkmış gibi hissediyorsunuz kendinizi. Yolculuk dünya hayatını andıran engebeli yolun uzayan kıvrımları arasında başlıyor. Ukkaşe bin Mihsan'ın kabrine ulaştığınızda yüzünüze Hz. Muhammed'in (s.a.v) kutlu devrinden esintiler vuruyormuş gibi hissediyorsunuz.

Arapların En İyi Süvarisi: Ukkaşe bin Mihsan

Mütercim Asım'ın Kamus'unda şeddeli ve şeddesiz olarak geçen 'ukkaşe-ukaşe' kelimesinin 'hamle eden, sarılan, bağlayan' anlamına geldiği söylenir. Arapçadan Türkçeye geçerken sonundaki müenneslik 'te'si atılıp ötresi de dönüşerek 'Ökkeş' şeklini almıştır. Özellikle Güneydoğu halkı bu ismi erkek çocuklarına vermektedir.

Bu ismin meşhur olmasını sağlayan, Hz. Peygamber döneminde yaşamış Ukkaşe bin Mihsan isimli sahabidir.

Mekkeli müşriklerin Müslümanlara işkencelerini artırdıkları dönemde Medine'ye hicret eden muhacirlerden biridir.

Gözü pek, dürüst ve peygamber aşığı olmasıyla bilinir.

Bir savaş esnasında kılıcı kırılmış, bunun üzerine Hz. Peygamber kendisine bir sopa vermiş ve bu sopa şaşkın bakışlar arasında keskin bir kılıca dönüşmüştür. Rivayetlere göre bu kılıca 'avn' adını veren Ukkaşe (r.a.), hem Bedir savaşında hem de daha sonra katıldığı diğer savaşlarda bu kılıcı kullanmıştır.

Savaşlarda kahramanca savaşan bir süvari olarak bilinen Ukkaşe'nin bu yönünü Hz. Peygamber de takdir etmiştir. Bir gün 'Arapların en iyi süvarileri bizdedir' deyince, sahabiler onun kim olduğunu sormuş, Peygamberimiz de 'Ukkaşe bin Mihsan'dır' cevabını vermiştir.

Resul-i Ekrem Efendimiz yine bir gün, Allah'a tam teslimiyet ile yönelen yetmiş bin kişinin hesaba çekilmeden cennete gireceğini haber vermişti. Orada bulunan Ukkaşe, 'Ey Allah'ın elçisi, beni de onların arasına alması için Allah'a dua eder misin?' deyince Allah Resulü, 'Sen zaten onlardansın' buyurmuştu. Bunun üzerine orada bulunan başka biri de aynı istekte bulunmuş, fakat. Hz. Peygamber, 'Ukkaşe senden önce davrandı' yanıtını vermişti.

Hz. Muhammed'in Peygamberlik Mührünü Öpen Sahabi

Anadolu insanının Hz. Ukkaşe'yi tanımasını sağlayan meşhur olay ise onun Hz. Peygamber'in sırtındaki peygamberlik mührünü öptüğü yönündeki rivayettir. Şöyle anlatılır:

Hz. Muhammed (s.a.v) hayatının son günlerinde hasta haliyle odasından Mescid-i Nebevi'ye çıkar. Artık dünyadan ayrılma zamanının geldiğini biliyordur. Ashabının karşısına geçince kimin kendisi üzerinde bir hakkı varsa gelip hemen almasını, hesabı ahirete bırakmamasını söyler. Kimseden ses çıkmaz. Ardından sessizliği bozan Ukkaşe (r.a.) olur.

Ayağa kalkarak, bir savaş dönüşü Hz. Peygamber'in elindeki kamçının kaza ile kendisine çarptığını ve canı yandığını belirtir.

'Kısas yapmalıyız' der.

Mescitte herkes sus pus olmuş, Ukkaşe'ye bakmakta, olayı anlamaya çalışmaktadır.

Şaka yaptığını zannederler.

Ashabın Hz. Peygamber sevgisi öyle şiddetlidir ki Hz. Peygamber'e kısas talebi hayret ve kızgınlıkla karşılanır.

Hz. Peygamber, Ukkaşe'yi yanına çağırarak, kısas uygulanmasını ve aynı şekilde onun da kendisine vurmasını emreder. Ashabdan bazıları araya girip engel olmak istese de Hz. Peygamber izin vermez, Ukkaşe de isteğinden vazgeçmez.

Mescidin içi hüzünle dolmuştur. Herkesin Ukkaşe'ye olan kızgınlığı daha da artmıştır.

Kamçısını alıp Hz. Peygamber'in yanına geçen Ukkaşe bu kez de,

'Ey Allah'ın Elçisi, siz bana vurduğunuzda benim sırtım açıktı, sizin de sırtınızı açmanız gerekir' der.

Mescidin içinde kızgın homurtular arttıkça artar. Hiddeti içine sığmayan Hz. Ömer neredeyse öfkeyle üstüne atlayacaktır...

Hz. Peygamber sakince sırtını açar. Ukkaşe elindeki kamçıyla beklemektedir. Peygamberlik mührü iyice ortaya çıkmış, mübarek bedeninin ışıltısı mescidi doldurmuştur. O an Ukkaşe, elindeki kamçıyı yavaşça yere bırakır.

'Bunu görmek için yapmıştım ey Allah'ın Elçisi' deyip peygamberlik mührünü öper, yüzünü, gözünü sürer.

Herkes rahat bir nefes alır.

Bunun üzerine Ukkaşe'ye, cennette Allah Resulüyle komşu olacağı müjdelenir. O da huzur içinde yerine döner.

Türk Edebiyatında Ukkaşe Hikayeleri

Hz. Peygamber'in, adalet duygusunu ve kul hakkını ödeme konusundaki titizliğini ortaya koymak için anlatılan bu hikaye İslami Türk edebiyatında da geniş yer tutmuş, manzum veya mensur çok sayıda 'Ukkaşe Hikayeleri'nin yazılmasına kaynaklık etmiştir.

Merhum Mahmud Esad Coşan hocanın 'İslami Türk Edebiyatında Ukkaşe Hikayeleri' isimli çalışmasında çeviri yaptığı manzum bir eserde Ukkaşe Hazretlerinin, peygamberlik mührünü öptüğü o an şöyle anlatılır:

'Kamçıyı eline aldı ol kişi

Ya Resûlallah didi ol gün ki siz

Bir izar ile hemin üryan idüm

Bunu işitdi Resûl-i mu'teber

Şoyunub bir bir çıkardı donların

İki yağırnı arasında mühr

Toptolu oldı mescid içi nûr ile

Yıldırım şakır gibi şimşek dokır

Misk-i anberden bigi kokdı arak

Halk bekülli çığrışur ya müslimin

Bu ne dün bu gün kıyamet mi 'aceb

Halk bu resme ditreşür zari kılur

Hiç bulmazlar bu derde kim deva

İlerü geldi Ukkaşe ol zaman

Kasdile kamçıyı eline aldı

Halk urur sandılar anı küllisi

Kamçıyı ardına atdı Ukkaşe heman

Sürdi yüzini Resûlün mührine

Yüzini mührün yüzine urdu

Ak sakalın kodı mührün üstine

Ya Resûl senden kısas alan kişi

Hak Teala ana lutf eylemesün.

Dayima yiri vehennem olsun.'

Nurdağı İlçesi Ukkaşe Türbesi

Gönlü peygamber sevgisiyle taşan Türk milleti, Ukkaşe bin Mihsan'ı o kadar çok sevdi ki hikayeleri dilden dile dolaştı. Ona ait olduğu bilinen kabri türbe haline getirildi. Çocukları olmayanlar, sevdiğine kavuşamayanlar, gönülleri cefa ile yoğrulanlar, hastalıklardan şikayet edenler Ukkaşe Türbesini ziyaret edip dualar etmeye başladı.

Şu an Gaziantep'in Nurdağı ilçesi sınırlarında bulunan türbe, 2021 yılında Nurdağı Belediyesi tarafından baştan ayağa yenilendi. Göz alıcı bir görünüme kavuşan mekan, yenilenen mescidi ve yapılan çevre düzenlemesiyle yemyeşil bir baş gibi tepeden ovayı izliyor. Huzur ve güzelliğe açılan bu nurlu kapının ziyaretçileri gün geçtikçe artıyor. Her şeyin ötesinde, zirvenin ev sahibi, efsunkar duruşuyla Anadolu'yu selamlamaya devam ediyor.