İslam dünyası üzerinde yoğun bir saldırı furyası yaşanmaktadır. Bu saldırı sadece askeri olmayıp istihbarat savaşları şeklinde de yapılmaktadır. Bizi asıl üzen nokta da bu saldırıda İran’ın Truva atı görevini görmesi, batılı güçlerle işbirliği içine girerek İslam dünyasında işler çevirmesidir. İran’ın saldırısının iki ana ekseni bulunmaktadır. Bunlar Türkiye ve Suudi Arabistan. Türkiye’yi Suriye ve Irak üzerinden köşe sıkıştıran ve hatta elde ettiğimiz tüm kazanımlarımızı bir bir elimizden alırken, Suudi Arabistan’ı da Bahreyn, Yemen ve içerdeki Şiiler üzerinde vurmaktadır. İran gittikçe Sünni İslam Dünyasını kuşatmaya başlamıştır.

Rusya’nın Suriye’ye gelmesi de bir İran projesidir. Rusya’nın Suriye’yi bombalamasından sonra İran’a bir cesaret gelmeye başladı. Doğrudan Suudi Arabistan’ı tehdit eden İran, Rusya’yı Suriye’de kara ordusu ile de desteklemiştir. Zaten Hizbullah üzerinden Suriye’de savaş yürüten İran, sırtını Rusya’ya dayayarak artık saldırılarını alenileştirmiştir.

Bu savaşın Suriye cephesi kadar önemli ve bizim ülkemizden görülmeyen penceresi Suudi Arabistan ve Yemen cephesidir. İran, Suudi Arabistan’a karşı hasımane tavırlar içine girip orayı parçalama senaryolarını oynamaktadır.

İşte son hac olayı yani Mina’daki kaza olayı da bizi hep kuşkulandırmış, neden şimdi? Neden böylesine bir kaza? Çünkü hac olayı sadece bu yıl yapılan bir olay değildi. Her yapılıyordu ve buradaki izdiham da her yıl vardı ama böylesine bir tablo ile ilk kez karşılaşmış olduk. Bu düşünceler kafamızda dolanırken uzun yıllar İran’da kalmış olan Selahaddin Eş’in kendi internet sayfasında yazdığı bir cümle taşların yerine oturmasını sağladı.

Selahaddin Eş; Mina'da ölen 450 İranlı hacının çoğunun İran istihbarat elemanı ve üst düzey yöneticisi olduğunu açıkladı.

Bu durum, Mina olayına bir istihbarat çalışması olarak bakmamız gerektiğini gösterdiği gibi, İran'ın bu kadar istihbarat elamanını haca göndermesinin de pek masum olmadığını ve onların hac bahanesi ile bölgede veya bölgeye gelenlerle neler çevirdiği sorusunu akla getirmektedir.

İran'ın vefat eden hacıların resmi üzerinde dezenformasyon yapması, üst üste yığılmış ceset resimlerini hacda ölenler diye servis yapması da akla Suuda karşı diğer ülkelerin desteğini almaya yönelik bir istihbarat çalışması olduğunu göstermektedir.

Eğer bu iddia doğru ise Mina olayı kaza değil, bu insanları öldürmek için yapılan bir infaz olmuştur. Nedeni ne olursa olsun, masum insanların hayatını tehlikeye atan böyle bir toplu infazı kabul etmeyiz.

Bu arada İranlı istihbarat elemanların Suud'daki şii muhalefeti örgütlemek ve hatta diğer ülkelerdeki şiileri örgütlemek için hac olayını kullandıklarını göstermektedir. Artık hacda yoğun bir istihbarat çalışması yapıldığı anlaşılmıştır.

Not: Buna rağmen, Haremeyn'in emin belde olması gerektiği ve ne olursa olsun burada bu tür istihbarat infazların yapılmaması gerektiğini söylüyoruz.