Tarihte İslâm’ın nezafetini, şefkat ve adaletini gösteren pek çok misaller bulunduğu gibi; insanlıktan çıkmış olan küfür ehlinin gaddarlık, zulüm ve vahşetini sergileyen pek çok örnekler de mevcuttur. Haçlı Seferleri’nden günümüze kadar süregelen haçlı barbarlığı ve Yahudi ve Hıristiyanların kendi dinlerinden olmayanlara, hususiyetle Müslümanlara yaptıkları zulüm ve katliamlar bunun en açık delilleridir.
Asırlar boyunca müslümanlara her, ürlü vahşet ve barbarlığı uygulayan, sonra da utanmadan bu vahşet ve barbarlığı Müslümanlara atfetmeye kalkışan küffar devletleri; târih boyunca ortaya attıkları çirkin yalan ve iftiralarını bugün de çeşitli yollarla sürdürmekte; cehâlet, zulüm ve vahşetle dolu olan karanlık geçmişlerine bakmadan; İslâm’ı terör dini, müslümanları da terörist gibi göstermeye cür’et etmektedirler.
Haçlı zihniyetinin vahşetini en iyi anlatan Haçlı zihniyeti ile başlayıp günümüze kadar Müslümanlara uygulanan soykırım hiçbir millete uygulanmamıştır. Batı Osmanlıyı Ermenilere soykırım uyguladı derken, kendi tarihlerini açıp bir baktılar mı? Kendi geçmişlerine baktığımızda, barbarlık, yamyamlık, talan, soykırım, asimilasyon, tecavüz, işkence, sömürme, köleleştirme ve bu tür olaylar bunlar için sıradan vakalar.
Fransız Akademisi üyelerinden Funck Bretano.Bretano ifâdesine göre; vahşî hayvan sürülerinden farksız olan haçlı güruhu 1096 yılında Anadolu topraklarına saldırdıklarında, İznik civarında yakaladıkları Müslüman çocukları parçalamışlar, etlerini şişlere geçirip ateşte kızartmışlar ve henüz pişmeden çiğ çiğ yutmuşlardı.Bu sadece küçük bir misal.Bunların yaptıkları vahşetlerini anlatmakla bitiremeyiz.
Kudüsü işgal ettiklerinde 1096 yılında yetmiş bin müslümanı kılıçtan geçirmişler, yaptıkları bu büyük katliam yetmezmiş gibi, Hazret-i Ömer Camii’ne sığınan on bin Müslüman’ı da boğazlayarak şehit etmişlerdi. Müslümanların kısa bir süre önce huzur ve güven içinde yaşadıkları topraklar, haçlı sürülerinin işgâlinden sonra âdetâ bir mezbahaya dönmüştü.
Bu faaliyetler başlangıçta sözde gâyet mâsumâne yöntemlerle icrâ edilirken 1930’lu yıllardan îtibaren İngiliz mandasının da teşvikiyle yerini tamamen terörist metodlara ve toplu katliamlara bırakacaktı. Haganah, Irgun ve Stern gibi Siyonist terör örgütleri, İsrail’in kuruluş sürecinde eylemlerde bulunup, her türlü insanlık dışı yola müracaat etmekten çekinmeyeceklerdi. Soykırımın en âlâsını irtikâp ederek Filistin köylerini boşaltıyor, Yahudi göçmenlere yeni yerleşim alanları açıyorlardı. Misâlen, 1947-1948 arasında 500’den fazla kent, kasaba ve köye kanlı baskınlar tertipleyip haritadan silerek, 950 bin olan Filistinli sayısını 138 bine düşürmenin üstesinden gelmeyi becermişlerdi.
Bu konuların gündeme gelmemesinin temelinde, emperyalist güçlerin elinde bulundurdukları güçlü, medya kuruluşları ve etkili lobilerinden kaynaklanmakta. Bu mesele hırsız ev sahibini suçlaması gibi. hırsızlık yapmanın suç olmaktan çıkıp ev sahibi olmak suçmuş gibi bir mana olmakta. İçerideki işbirlikçi İslam düşmanları da bunların emellerine çanak tutmakta. Siyasi kaygılarından dolayı ses çıkaramamakta.