Böylece zenginlerin rüşvet vererek yırttığı olaylar, kamu vicdanını yaralamadığı gibi, asıl mağdurlar ve ailelerin de bir nebze ihtiyacı giderilsin.

İslam hukukunda kazaen olan ölüm ve yaralamalarda diyet prensibi bulunmaktadır.

Teamüldeki uygulamada bir insanın diyeti 100 deve veya ederi kadardır.

Diyet sistemi ile bir iki yılda (baban zenginse bir iki ayda) hapisten çıkma yerine, mağdurun ailesine yüklü bir tazminatın ödenmesi en azından geride kalanların mağdur olmalarını engellemiş olur.

İslam hukukunda aslında şahısların zararına olan şeylerin hükmünde zarara uğrayanın söz hakkı vardır. Yani kişinin babası veya eşi öldürülmüşse mahkeme üç seçenek sunar. Bunlar; kısas, diyet ve af'tır. Bu seçenekleri mağdur kişiler belirler. Günümüz modern hukukta malesef kişilerden bu konuda fikri sorulmaz.

Buna göre tüm kaza ve yaralanmalarda kasıt olmadığından dolayı sadece af ve diyet (yani tazminat) seçeneği gündeme gelir. Son günlerdeki meşhur trafik kazası olayında Sinan Çetin'in oğlu'nun mahkemece bırakılması tartışmaları gündeme getirmiş olsa da, burada kişilerin kendi aralarında anlaşması söz konusu olmuştur ve İslam hukukunda bu istenen bir uzlaşıdır. Sonuçta bu bir kazadır ve diyetle mağdur ailenin sorunu kısmen çözülmüş olacaktır.

Bu tür olaylarda mahkemeler diyet (tazminat) kuralını getirseler toplumda böyle bir infial olmaz. Kanunlarımızı hapis cezalarından kurtarmalıyız. Günümüz mondern hukukta her suçun cezasının hapisle karşılanması, hapishanelerin milletin sırtına yük olmasına yol açmaktadır. Hapis seçeneğini azaltmaya bakmalıyız.

Örneğin hırsızlık olayında da devlet bir kaç ay hapis cezası vererek aslında mağduru cezalandırmaktadır. Halbuki bunun yerine zararın tazmini yoluna baş vurulsa ve ekstradan ceza alınsa sorun kısmen çözülür. Tabi ki bizim arzu ettiğimiz hırsızın elinin kesilmesidir ama şu anki ortamda böyle bir şeyi talep etmek zaten imkansız...

İslam hukukunda kaza veya dikkatsiz sonucu bir insanın ölmesi nasıl ki diyetle çözülüyorsa, aynı şekilde organlarına zarar verilmesi de bu şekilde diyetle çözülmektedir. Bu da İslam'ın özgürlüğe verdiği önemi gösterir.

Örneğin Odtü'de bir kızın gözüne attığı şişe sonucu gözünün kör olmasına yol açan kişiye de yüklü bir tazminat talep edilmesi, bu tür suçları azaltmış olacaktır. Tabi ki bu kuralın işlemesi için kaza veya dikkatsizlik gibi gerekçeler olmalıdır. Yoksa öldürme kastı ile saldırıp yaralarsa ceza daha farklı olur.

Bunun gibi şortlu bir kişiyi döven insana 9 yıl gibi suçun niteliğiyle örtüşmeyen ağır cezalar vermek toplumun adalet anlayışını sarsacağı gibi, camide imam ve müezzini dövene de ceza vermemek aynı sonuca yol açar. Bu nedenle İslamın koyduğu temel prensipler eksininde cezalar verildiğinde hem adalet duygusu zedelenmez ve hem de caydırıcı olur.

Bazıları parası olanın diyet ödeyerek yırtabileceği eleştirisinde bulunabilir. Fakat bu ceza parası olan ve olmayan herkese uygulanacaktır. Parası olmayanın yakın akrabalarından tahsil yoluna baş vurulacağı gibi, devletin koyacağı sigorta sisteminden de karşılanabilir...

Teklifimizi tekrarlarsak

özellikle trafik kazalarındaki cezaların hafif olmasının toplumu yaraladığı görüldüğünden bu tür kaza ve yaralanmalarda hapis gibi seçenek yerine tazminat cezalarının (bu tazminat yüklü olmalı. İslam hukukunda bir insanın diyeti 100 deve veya ederidir) verilmesi sorunu adil bir şekilde çözecektir.