İnsan doğarken hayat ona karşı ilk olarak güzel yüzü ile merhaba der, daha sonra gerçek yüzünü gösterir ver tokat üstüne tokat yemeye başlarsın. O an anlarsın gerçekten doğduğunu ve gerçeklerle yüzleştiğini. Anlatacağım bu hikâye gerçek hayatta yaşanmış bir hikâyedir. Hikâyemin başkahramanının adı Savaş'tır...

Savaş doğuştan engelli bir insandır. İşçi bir baba ve ev hanımı olan bir annenin en büyük evladıdır. Savaş'ın kendisi haricinde iki kız kardeşi ve iki erkek kardeşi vardır. Gecekonduda dedesinden kalan bir evde yaşamaktadırlar.

Hikâyemin asıl kısmına gelelim şimdi. Savaş henüz 16 yaşında hayatın yükünü omuzlarına almış bir kardeşimiz. Okula gitmeyi çok istediği halde özel durumundan dolayı okuyamamıştır. Fakat gelin görün ki eğitimli bir insan gibi düşünür ve karar verir. Öyle anlayış sahibidir ki insanları kırmamak için isminin hakkını verircesine savaşır. Sabahın erken saatlerinde kalkar tepsisini eline alır yola düşer. Simitçi dükkânına gider ve orada tepsisini simit ile doldurur. Daha sonra tekrar yola koyulur bütün mahalleyi alt üst eder ve ne yapar ne eder akşam saatine doğru simitleri bitirir. Üstelik öyle pahalı da satmıyor simitlerini!

Öyle samimi, öyle sıcak bir bakışı var ki! Saf temiz yüreğini insan yüzüne baktığında hissediyor. Aksayan sol ayağına, yüzde elli havada duran sol eline inat hayata sımsıkı sarılmış bir kardeşim Savaş. Öyle güzel düşünceleri var ki! Namaz vakti yaklaştığında işini gücünü bırakıp Cami’ye koşan bir insandan bahsediyorum. Kimsenin kolay kolay yapamadığı, üşene üşene gitmediği Cami’ye Savaş o özel haline rağmen gidiyor. Özel diyorum çünkü Savaş bizden çok farklı bir karakter. O fedakâr, çalışkan, mert, cömert, yiğit, cesur ve cesaretli bir insan. O haline rağmen gidip çalışıyor ailesine katkıda bulunuyor. Onun yaşında olanlar okul okuyor, gezip tozuyor ve ellerinde telefonlar ile günlerini gün ederken o hayat ile mücadele derdine düşmüştür.

Bizim Savaş ve Savaş gibi insanlardan ders almamız lazım. Onun gibi insanları örnek almalıyız. Bu tür karaktere sahip insanların değerini bilmeliyiz. Yazıma burada son verirken kardeşim Savaş ile yaşadığım bir diyaloğu anlatarak sizlere veda ediyorum. Akşam saatleriydi, Savaş yine her zaman ki gibi elinde simit tepsisi ile simit satıyordu mahallede. Yanına yaklaştım ve dedim Savaş Bey simidin var mı? O da var abi dedi üç tane simidi kalmıştı. Üçünüde aldım. Simitleri poşete koyarken dedim Savaş simitleri bitirdin eve gider güzel bir dinlenirsin. 'Savaş'ın bana verdiği cevap, abi ezana az kaldı abdest alıp Cami’ye gitmek varken ne evinden bahsediyorsun!' Dedi ve yoluna devam etti.