İstanbul “Beka” tanımlamasına inanmadı!

İstanbullular, AK Partinin seçim dilini onaylamadı!

İstanbul seçmeni, hükümet medyasını ikna edici bulmadı!

İstanbul seçmeni, seçilmişlerin, seçenlere tepeden bakmasını cezalandırdı!

 

Ana başlıklardan sadece birkaçını sıraladım.

 

31 Mart öncesi mitinglerde kullanılan dil, özellikle kürt seçmeni ajite etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, meydanlarda, HDP üzerinden yaptığı eleştiriler kürt seçmen üzerinde olumsuz tepkilere yol açtı.

 

Aslında AK Partinin aday tercihlerinin kendi tabanında bile homurdanmalara ve memnuniyetsizliğe yol açtığı biliniyordu.

 

Toplumun gerçek gündemiyle ilgili konularda alternatif bir çözüm üretmek yerine ötelenmeler yaşandı. Günü kurtarmakla yetinildi. Mesela “EYT” meselesi. Konunun mağdurlarına ikna edici bir çözüm sunulamadı.

 

Aile yasasının gazabına uğrayan milyonlarca aile için hiçbir şey yapılmadı. 18 yaş altı evlilik yaptığı için, evlendikten yıllar sonra hapse atılan kişilerin eşleri ve çocuklarıda ayrıca yokluğa ve babasızlığa mahkum edildi.

 

Ekonomi hususunda hükümetin elinden gelen çabayı gösterdiğini düşünüyorum. Zira, uzun zamandan bu yana, darbeler ve ekonomik saldırılara maruz kaldığı halde, ülke ekonomisini diri tutmayı başardı. Ne ki, bu hususta aleyhte yapılan algı ve dezonformasyonlara karşı kendisini gerektiği gibi anlatamadı.

 

CHP’yi halka rağmencilikle suçlarken, Milletvekili, Belediye Başkanı ve kadro seçimlerinde tabanının sesine kulak verilmedi. 31 Mart sonrasına denk getirilen ve samimiyetsiz hissi veren vaatler, seçime ramak kala Öcalan üzerinden strateji gütmek, Binali Yıldırım ve projelerinden daha çok, İmamoğlu’nun yalanlarını gündem etmek v.s. Bunlar bariz hatalardı.

İstanbul seçiminde “Biz en iyisini biliriz” tavrı cezalandırıldı.

 

Şüphesiz ki, 31 Mart yerel seçimleri ve hassaten İstanbul seçimi AK Parti açısından dramatik bir sonuç ortaya koydu. Fakat, bu seçimi en özel kılan şey kazanan tarafın zaferi değil bilakis kaybedenin hikayesidir!

 

Sayısal anlamda baktığımız zaman %52 oy yüzdesiyle AK Parti kaybetmemiş sayılsada, bu tanımlama seçmenin yüreğinde ki hüznü hafifletmiyor. 24 yıllık bir yerel iktidar döneminin son bulması elbette İstanbul için açılan yeni bir sayfa olacaktır.

 

Bu sonuçlar, ülke siyaseti için bir dönüm noktası ve yeni bir başlangıç anlamı taşıyor. Aslında AK Parti bu sonuçları doğru okuyup, gereken müdahaleleri gerçekleştirebilirse, 31 Mart ve 23 Haziran’da kaybettiklerini, siyasi bir tecrübe ve kazanca dönüştürebilir.

 

CHP ve “Milli ittifak” üyesi partiler açısından bakıldığında ise, özgürlüklere açık, statükocu olmayan, inanç hüriyetine şaşı bakmayan söylemler, uygulamada karşılık bulduğu taktirde, iktidar olabilmenin mümkün olduğu görülmüştür.

 

Hülasa, İstanbul’da yapılan bir belediye seçimidir ancak, bir genel seçim provasıdırda!

Tüm partiler bu yaşananlardan kendi hanelerine düşen dersi almalıdır.

 

 

Bir hikayeyle özetleyelim.

 

Mevlana Şems’in özlemiyle tutuşuyor ve gözleri yollarda ondan gelecek müjdeli bir haber bekliyor. Bu sırada efradıyla beraber çarşıda gezinirken adamın biri bağırır “Şems yoldaymış, buraya geliyormuş!”

 

Bunu duyan hazret, sırtından cübbesini çıkartıp adamın omuzuna koyar. Bunu gören efradından biri “Efendim, bu adam yalancının biri! Size yalan söylüyor!”

 

Mevlana sakin ve mütebesüm “ Biliyoruz evladım. Biz bu müjdenin yalanına cübbemizi verdik. Gerçeğine canımızı veririz!”

 

İstanbul seçmeni cübbesini verdiği sözlerin yerine getirilip getirilmeyeceğini takip edecektir.

Tüm bu sonuçlara rağmen genel bir siyasi okuma yaparsak ve Sayın Erdoğan’ın siyasette ki konumlanmasına dair konuşmak gerekirse; Erdoğan, gerek Türkiye ve gerekse coğrafyamız açısından nev’i şahsına münhasır yerini ve hususiyetini korumaktadır. Liderliği tartışmasız ve ülkemizin geleceği açısından elzem olma özelliğini sürdürmektedir.