Başı göğe doğru yükselmiş binaların görkemi altında kendinizi bir nokta veya virgül gibi hissettiğiniz zamanlar olmuştur eminim!

Yağmur yağdığında, topraktan beklediğiniz “Misk” kokusu yerine, yağlı ve keskin asfalt kokusu, beton yığınlarının arasından akan çamur renkli su iştahınızı kaçırıyor mu?

Bir akşamüstü, bunaltıcı şehir trafiğinin arasında, milimetrik ilerleyişlerle sinirlerinizin hallaç pamuğuna döndüğü anlar yaşadınız mı? İllaki vardır birkaç hatıratınız…

Tüm bunlar ne anlama geliyor, insanla ne alakası var? Diyorsanız eğer! Var kardeşim, var! Hem de doğrudan alakası var!...

Belediyelerin en önemli görevlerinden bir tanesi de, yönettiği şehrin alt yapısı ve mimarisini, şehrin nüfusu, kültürü ve ekonomik koşullarına uygun şekilde yaşanabilir şekilde dizayn etmesidir.

Kapitalist düşünce ekseninde, kar maksadı gütmek, Belediyelerin görev alanında değildir. Zira bu kurumların yetki ve görev tanımlamaları tamamen halka hizmet esaslarına dayandırılmıştır.

Toplumun en düşük gelirli kanadından, en üst düzey gelirli grubuna varıncaya değin, hizmetlerin en adil şekilde götürülmesini sağlayan kurumlardır Belediyeler. Eşitlikten bahsetmiyorum! Mutedil bir adaletten söz ediyorum.

Yönettiği semtler arasında, yapacağı hizmeti metrekare eşitliğini baz alarak değil, her iki semtin arasındaki eşitsizlik uçurumunu kapatarak, “Yaşanabilirlik” bağlamında eşit kılmalıdır.

Halkın ihtiyacına binaen, “Yeşil alan” olarak bırakılması gereken yerlerin yeşil alan olarak yapılandırılması gibi. Oysa, bir çok yerde bu planlamaya dahil edilmiş alanların, imar değişikliği gibi, her isteyenin, istediği zaman değiştirebildiği bir mevzuatla çok katlı binalar yapılmak üzere pazarlandığı bir vakıadır.

Şehr eminidir Belediye Başkanları! Bu şu demektir; İçinde milyonlarca insanın yaşadığı bir şehirde, ittifakla, o şehrin “En güvenilir” kişisidir Belediye başkanları! Hakkında fısıltıyla bile olsa, en küçük bir şaibe bulunmayan, memlekete hizmeti, kendisinin, ailesinin, birinci dereceden akrabalarının, yakın dostlarının, komşusunun, köylüsünün, arkadaşının, arkadaşının ve bil cümle  kişisel ilşkisi olduklarının menfaat ve çıkarlarından üstün tutan kişidir Belediye Başkanları!...

Şehre yapılacak olan her bina, yol, köprü, konferans salonu, sosyal tesis ve heykeller, halkın birinci dereceden ihtiyacı, yani “Arz”ı göz önünde bulundurularak yapılan yerin adıdır Belediyeler! Ve bu hizmetleri alırken ve yaparken, içerisine, yukarıda zikrettiğimiz hiçbir çıkar ilişkisini karıştırmayarak, halkın bir lirasını bile harcarken bin kere düşünen, araştıran ve eli titreyen kişinin adıdır “Şehremini” denilen zevat!...

İnsana yatırım demek, insanlara para dağıtan, aş ekmek veren değildir şüphesiz! Yerinde yapılan ve insanlar için elzem bir ihtiyaç olan bir köprü insana yatırım zümresinden olduğu gibi, bir cami veya bir okul, yol hastane de, yerinde ve tamamen insanların ihtiyacını öngörüyorsa, insana yatırımdır.

Yeter ki, “Müteahhit’e iş, zengine ihale, dosta ahbaba rant kapısı” sağlamak amacıyla yapılmasın!

Kimseyi suçlamak değildir gayem. Olması gereken ve olmaması gerekenleri yazdım. Herkes kendi mihenk taşına vurur ve bir öz kanaat çıkartabilir yazdıklarımdan. Meramımız, suçlamak değil, hakikatleri ortaya koymaktır. Herkes kendi namı hesabına bir şeyler çıkartsın diye. Hatırlatayım ki, hukuki olan her şey, aynı zamanda MEŞRU da olmayabilir. Vesselam…