Bilindiği üzere muayyen geceleri “kandil gecesi” denmesinin sebebi, elektriğin olmadığı dönemlerde cadde-sokakların ve camilerin diğer gecelerden farklı bir şekilde yoğun bir şekilde kandillerle aydınlatılmasıdır.

İşte önümüzde bir miraç kandili var ve miracın ilk durağı olan Kudüs, Gazze ve topyekûn Filistin direniş tarihinin bir kırılma noktasında. Gelin bu yıl Miraç kandilini camilerden meydanlara taşıyalım. Bu cefakâr ve yiğit mazlumların sesi olalım. Tüm meydanları tekbir, tesbih, ve tevhid sesleriyle dolduralım.

Çünkü bu büyük mucize “Aksa Tufanı” sonrası şimdi daha da manidar oldu. O halde ümmet olarak bu yıl üç aylar ve Miraç mucizesini farklı bir şekilde değerlendirmemiz gerekir. O gece tüm şehirlerimizin meydanlarını dolduracak programlara şimdiden hazırlık yapmalıyız. Bunun için tüm belediyeleri, STK’ları harekete geçirmeliyiz. Tüm dünyaya Gazze ve Filistin’deki yiğitlerin ve mazlumların yalnız olmadığını haykırmalıyız.

Miraç vd. kandilleri kandil yapan, verdikleri ruh ve şuurdur. Dolayısıyla kandilleri, sadece biraz dua, zikir, salavat ve mevlitle geçirmek yetmez. Her kandilin bize vermesi gereken nice dersler ve ibretler vardır. Bu dersleri iyi okumalıyız ki, kandiller bizim için; kullukta huşu, hayatta huzur, mücadelede enerji ve heyecan, mahşerde delil ve saadet vesilesi olsun. İşte o dertlerden bazıları daha…

  • Mescidi Aksa’nın teşrifi ve bu gün ki mahzuniyeti. (genel olarak mescitlerin önemi)
  • Resûlullah (sav) bütün peygamberlerin de efendisidir.
  • Mescidi Aksa sadece Filistinlilerin değil, tüm ümmetindir.

Allah, (cc) Resulünü direk Mekke’den göğe yükseltebilirdi. Ama önce, Cibril’i emin refakatinde Burak’la mescidi Haram’dan Mescidi Aksaya götürüldü… Resulullah (sav) burada 124000 peygambere imam olup iki rekât namaz kıldırdı, daha sonra Refref’le göğe çıkarıldı.

Ayrıca malumdur ki Mescidi Aksa Mümin’lerine ilk kıblesidir… Ayrıca Allah (cc) yukardaki ayette Mescidi Aksa’nın çevresini mübarek kıldığını vurgulamaktadır… Tüm bunlar Mescidi Aksa’yı sıradan bir mekân veya yapı olmanın ötesine taşımaktadır.

Mescidi Aksa’nın Henüz Ömer (ra) döneminde fethedilmesi, kısa bir dönem haçlıların eline düştükten sonra Nureddin Zengi ve Selahaddin’i Eyyubi’nin adeta yemeden içmeden kesilmeleri ve yıllarca hazırlık yapıp yeniden Mescidi Aksa’yı haçlıların kirli ellerinden kurtarıp yeniden fethetmeleri… Daha sonraki nice el değişmeler, Mescidi Aksa’nın büyüklüğünü net bir şekilde ortaya koyuyor. Peki, şu anda Mescidi Aksa ne durumdadır. Miraç kandili bu konuda neler anlatıyor ve biz bu dersleri doğru okuyor muyuz?  Mescidi Aksa’nın ahu eninlerini duyuyor ve anlıyor muyuz? Bir asırdır bu mübarek diyarlar için kanını sebil eden, fedayı can eyleyen yiğit Filistinli kardeşlerimizi hatırlıyor muyuz?

Filistinli yiğitlerin Mescidi Aksa uğrunda canlarını ve mallarını sebil etmeleri bize yeterince ders vermiyor mu? Hâlbuki Mescidi Aksa’nın korunup gözetilmesinden sadece Filistinli Mü'minler sorumlu değildir. Tüm ümmet gücü oranında sorumludur. Ama heyhaaat… Orada o fedakâr kardeşlerimize dört aydır ölüm yağarken bir meydanlara çıkıp onların sesi olmayı bile gereği gibi yapamıyoruz.

Miraç geceleri bize bu ruh ve şuuru kazandırmalı ve ümmetin tüm mukaddes değerleri gibi, Mescidi Aksa vs. mescitlere sahip çıkma şuur, basiret ve gayretini bize kazandırmalı ki; Miraçlar mi’raç olsun. Aksi halde Mescidi Aksa’nın mahşer günü iki eli yakamızda olur.

Kaldı ki İsra olayı, sadece mescidi aksanın değil, tüm mescitlerin değerini anlatması var. Resulullah(sav) Peygamberlere imam olup hep beraber cemaatle namaz kılmalarının verdiği dersler var. Camilere adeta küskün duran, camilerin yapı, nakış ve süslerinde kusur bırakmayan, ama camileri ibadet vs işlevleriyle ilgili öksüz bırakanlar; Mescidi Aksa’ya sahip çıkmanın hakkını veremezler. Bu iş sloganlarla olmaz… Bulundukları köy, mahalle veya şehrin camisinin hakkını vermeyenler, Mescidi Aksa’nın hakkını nasıl verecekler.

Ali (ra) der ki: “bir zaman gelecek insanlar camileri maddeten yapacak, manen yıkacaklar.” Acaba o zaman bu zaman mı? Diye sormadan edemiyoruz. Sayı olarak az ama nakış, çini, süs ve şatafatı haddinden ziyade olan, içerisinde kulluğun hakkı verilmeyerek manen adeta yıkık dökük mescitler… Yani mahzun olan sadece mescidi Aksa değil, hangi mescit mahzun değil ki bu gün. Peki, bunları kim ihya edecek? Kim Mescidi Aksa vs. mescitlerin cemaat ve kulluk hasretini giderecek. Öyle bir nesil yetişti ki, Hristiyanlar gibi haftada bir camiye gitmeyi tam bir Müslümanlık olarak görüyor. Hain Fetöcüler tarafından, yıllarca insanımıza yutturulmaya çalışılan; “dinler arsı diyalog ve ılımlı İslam’ın meyveleri işte bu vb. içi boşaltılmış, kışa çevrilmiş din anlayışıdır. Hayır, bu din benim dinim değil.

“Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur.” (Tevbe 9/18)

“Allah’ın mescitlerinde onun adının anılmasını yasak eden ve onların yıkılması için çalışandan kim daha zalimdir. Böyleleri oralara (eğer girerlerse) ancak korka korka girebilmelidirler. Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük bir azap vardır.” (Bakara 2/114)

  • İnsan için yükselinebilecek en yüce mertebe kulluktur.

Ayette Allah (cc) Resulullah (sav) tan resul, nebi değil de “kulunu” ifadesiyle zikretmektedir ki; bu da kulluğun ne büyük bir mertebe olduğunu ifade etmektedir. Evet, en büyük rütbe kulluktur. Kulluk rütbesine eremeyenlerin omuzlarında ki yıldızları ve yaldızlarının bir değeri yoktur…

  • Miraç mucizesi haktır ve hem ruhen hem de fiziken gerçekleşmiştir.

Bu konudaki nakli delillere sayfamız dar gelir. Ancak şunu iyi biliyoruz ki mi’raç, sadece ruhla yapılan bir yolculuk olsaydı, sıradan bir rüya olup Mekke müşriklerinin o denli vaveyla koparmalarını gerektirmezdi. Öyle ki; yaptıkları güçlü propagandayla birkaç zayıf sahabenin dinden dönmelerine dahi sebep olmuşlardı. Kendilerince çok önemli bir koz! yakalamışlardı.

  • Müşrikler İslam’ın güçlenmesine katkı sağlayacak gelişmeleri örtbas etmek ve engellemek için ellerinden geleni yaparlar.

Mekke müşrikleri miraç mucizesini, Resûlullah (sav) ve davasını karalamaya vesile kılmaya çalıştıkları gibi, asırlarca aynı girişimler devam etmiştir. İslam diyarını iki asırdır işgal ve talan etmekte ve sonra da dönüp gericilikle yaftalamaktadırlar. Kendi içimizden deaş vb. örgütler üreterek, hem ümmeti bir birine kırdırmakta, hem de kendi içlerinde İslam’a fobya’ya kan pompalamaktadırlar. Hülasa küfür cephesinde değişen bir şey yok… “at çamuru tutmazsa izi kalır” İslam’ın ve Müslümanların karalanmasına yarayacak her işi köpürterek gündemde tutulmaya çalışıyorlar ve çalışacaklardır. Ama tabi it ürür, kervan yürür. Allah (cc) nurunu tamamlayacaktır, kâfirler istemese de… Yine bitiremedik. Devam edelim inşallah. Subhaneke... Bi-hamdike... Esteğfiruke...