<p>Diyarbakır’da seçimlerin hemen akabinde gelişen olaylarda ne yazıkki üç vatandaşımız yaşamını yitirdi. Doğrusunu söylemek gerekirse bu beni hiç şaşırtmadı! Daha dün gece yarısı sosyal medya sayfamdan paylaştığım bir bildirimde aynen şunları söylemiştim “' Türkiye kutuplaşıyor' diye feryat edenler, cidden böyle bir endişe taşıyor iseler şunu bilmelidirler ki, Türkiye asıl şimdi kutuplaşmanın tam orta göbeğine girmiştir. Koalisyon ve kaos dönemleri en fazla vesayetlerin, faili meçhullerin ve karanlık odakların halkı kutuplaştırma planlarını uyguladıkları zamanlar olmuştur”</p><p>Seçim sonuçlarıyla ilgili hemen yazmadım zira doğru bir tahlil için beklemek gerekir diye düşünüyorum. Kanaatim odur ki, Kürt nüfusun yaşadığı bölgelerde PKK’nın ciddi bir tehdit çalışması yaptığı ve bölge halkını ev, ev, köy, köy dolaşarak tehdit ettiği artık alenen konuşuluyor! Bu çirkef politika maalesef seçim sonuçlarını etkileyen en önemli faktörlerden birisidir. Özellikle Doğu bölgelerinde yaşayan halk yıllardan bu yana bedel ödeyerek terörü ve korkuyu iliklerine kadar yaşamıştır. Üç haneli, beş haneli köylerde yaşayan insanların PKK terörüne karşı hiçbir yaşam güvenceleri bulunmamaktadır, devlet buralara ne hizmet taşıyabilmiş, nede güvenliği tesis edebilmiş, yani korkmak onlar için doğal bir hak ve utanılacak bir durum da değildir.</p><p>Doğu şehirlerinde yaşayan Kürtlerin ise,  HDP tarafından sürekli dile getirilen “ Barajı geçemezsek kıyamet kopar” türünden bir algı pompalanarak, kaostan bıkmış halkı yıldırarak ve halkın “Ehven-i şer” çizgisine getirilerek oyları bir yönüyle “gasp” edilmiştir. Her ne kadar YSK kanunlarına göre bu “oy çalma” kapsamsına girmese de, halkın oyları “zorbalıkla” ellerinden alınmıştır!..</p><p>Şimdi başa dönelim ve Diyarbakır’da gerçekleşen olayların arkasında neler yatmaktadır ona bakalım. Diyarbakır’da kurşunlanarak öldürülen , Hüda Par üyesi Aytaç Baran’ın, daha önce de KCK’lı militanlar tarafından tehdit edildiği ve aralarında husumet olduğu söylenmektedir. Görünen o ki, HDP’nin barajı geçmesi, şahin kanadını pek tatmin etmemiş olacak ki, husumet ve intikam üzerine bir şiddet dili geliştirilerek, bölge üzerinde bir meydan okuma ve buna bağlı olarak “kaos” çıkartma peşindedirler.</p><p> Çok manidardır, AK Parti’nin tek başına hükümet edemeyeceğinin ortaya çıkmasından saatler sonra “eski Türkiye” hemen zuhur etmiş ve Diyarbakır’da dört cana mal olmuştur. Seçimlerin hemen akabinde çıkan bu olaylarla ilgili HDP kanadından kınama seslerinin yükselmesi, BM’in her seferinde İsrail’i kınaması gibidir. “Tavşan kaç, tazı tut” gibilerden bir tutumdur bu.</p><p>PKK’nın asıl amacı ve gizli ajandası ne seçimlerde TBMM’ye girmek, nede Türkiye’leleşmiş bir parti yönetmek! PKK taşeron bir örgüt ve kendini en üst fiyattan pazarlamış bir yapılanmadır. Kürt halkının geleceği ya da geçmişi hiç mi hiç ilgilendirmemektedir PKK’yı! Tıpkı “paralel örgüt” gibi, PKK’nında ilkeleri ve etik değerleri hiç olmamıştır. Zaten seçimler öncesi, Paralel örgüte yakınlığıyla bilinen Ekrem Dumanlı’nın, HDP’lilerle yaptığı gizli görüşme de bunu en açık şekilde teyit etmektedir.</p><p>Pekala! Nedir PKK’nın gizli ajandası? Aslında bu PKK’nın kendi başına oluşturduğu bir ajanda değildir. İsrail ile bağlantıları ve İsrail terör Devletinin, PKK’yı her dönem desteklediği, militanlarını eğittiği ve silah, mühimmat ve para yardımlarıyla beslediğini tüm dünya bilmektedir. Dolayısıyla, hem paralel örgüte, hem de PKK ‘ya destek vererek iki koldan çalışan İsrail, Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğusunda hatta Akdeniz’in bir bölümünde kendisine tam bağlı bir yönetim kurarak “Arz-ı Mevud” ideallerine ulaşabilme hedefi gütmektedir.</p><p>HDP Kandilin gölgesinde bir siyaset yaptığı için, Kürt halkının teveccühünü kazandığı için, bölgenin temsilcisi olduğu için değil, Kürt halkı üzerinde oluşturduğu tehditler ve “Biz gelmezsek kıyamet kopar” söylemlerinin etki ve baskısı sonucu barajı aşmıştır. Bu madalyonun sadece bir yüzüdür. Diğer yüzünde ise paralel örgüt ve CHP’nin oylarıyla desteklemesi ve üst akılın çeşitli operasyonları bulunmaktadır. Burada muhalefetin asıl maksadı elbette AK Parti’nin tek başına iktidar olmasını engellemekti. Sonuç olarak HDP asla Türkiye Partisi olamadığı gibi, Kürt halkını temsil etmeyi de becerememektedir. Kandile tekmil verip, PKK odaklı politikasını değiştirmediği sürece bu yaftadan kurtulamayacaktır.</p>