M. Ali Önelin 2024 mahalli seçimlerinde yaşanan hezimetle ilgili yaptığı tespitleri önemine binaen aynan paylaşalım.

Tabi bunlara eklenecek birçok sebep daha vardır. Özelikle aile ve ahlaka dinamit olan 2684 nolu kanun ve “İstanbul sözleşmesi”nin bakiyesi düzenlemeler… Ancak sözü fazla uzatmamak için yazıyı olduğu gibi paylaşalım.

“CHP en zayıf zamanında Ak Parti’ye karşı zafer kazandı! İmamoğlu sadece İstanbul’u kazanmadı, 2028 Cumhurbaşkanlığı seçimi için önemli bir avantaj elde etti. Bu noktaya nasıl gelindi anlatmaya çalışalım;

•             Ak Parti hatalar serisine devam ederek ANAP’laşma sürecine girmiş oldu. Özal’ı bitiren yakın çevresiydi, Erdoğan da yakın çevresinin etkisi ile ciddi hatalar yapmaya başladı.

•             En temel konularda yüzü Batı’ya müzahir takım elbiseli Ak Partili kadınların etkisinde kaldı. Erdoğan’ı etkileme gücü olan bu çevreler, kadın haklarını koruma adına aile kurumuna büyük zarar verdi.

•             Geleneksel Türk aile yapısı içindeki baba rolünü kanun gücü ile yok ettiler, kadınların yönetiminde yeni bir aile modeli inşa ettiler. Eşyanın tabiatına aykırı bu durum, aile içi şiddeti daha da körükledi.

•             Sosyal medyanın çekiciliği ve bir türlü rayına oturtulamayan batılı eğitim sistemi gençleri kendi değerlerine yabancılaştırdı. Sonuçta kocasını takmayan kadın, babasını dinlemeyen çocuk, birliği bozulmuş bir aile yapısı ortaya çıktı. Sözün özü muhafazakâr tabanını Erdoğan kendi eliyle dönüştürdü. Öyle ki Ak Partili ailelerin çocukları karşı mahalleye geçiş yaptı.

•             Mazlumun, mağdurun hamisi olan Erdoğan, yıllar içinde etrafını saran dalkavuklar yüzünden toplumun en alt tabakasını görmez, duymaz oldu. Tabanın sesini yukarıya iletecek kadrolar, kendi varlık sebeplerini dalkavukluğa bağlayınca, zirve ile tabanın iletişimi kesildi.

•             Tabanla tavan arasında iletişimi sağlayacak bir başka kanal da bağımsız tarafsız medya olmalıydı. Ancak Erdoğan medyayı sistemden beslenen işadamları vasıtasıyla ve embedded gazeteciler eliyle tamamen etkisiz hale getirdi. O kanal da tıkandı.

•             Yakıcı toplumsal sorunlar biriktikçe birikti. Masum çocukların hayatına mal olan başıboş köpek sorunu bile çözülemedi. Erdoğan bir kaç kez bu meseleyi Batı modeli ile çözeceğiz dedi ama yakın çevresinde köpekleri çocuklara tercih eden birileri vardı ve onları aşamadı. O birileri, kedi ve köpekler için adliyeleri dolduruyor ama köpeklerin parçaladığı çocuklar için tek kelam etmiyorlardı.

•             Erken evlilik yaptıkları için mağdur edilen en az 8 bin ailenin sesi de duyulmadı. Erkek eşine tecavüz etmekten hapse atılıyor, kadın çocuklarıyla kurdun kuşun insafına bırakılıyordu. Ama sorsanız, kadını koruyorlardı.

•             Öte yandan aynı yaşlardaki gençler nikâhsız cinsel özgürlüğe sahipti ve kimse onlara karışmıyordu. Ortaya çıkan tablo şuydu, muhafazakâr kesimin çocukları nikâhlı olarak aile kurunca cezalandırılıyordu ama nikâhsız birliktelikler özgürlük olarak görülüyordu.

•             Son yıllarda başta savunma sanayisi olmak üzere birçok alanda milli hamleler yapılıyordu. Ancak tarımda, gıdada ve sağlıkta bütün politikalar küreselci sisteme entegre edilmişti.

•             Devasa hastaneler inşa ediliyor ama insanlar hastanelere düşmesin diye önleyici koruyucu sağlık sistemi ihmal ediliyordu. Hastanın müşteri olarak görüldüğü küreselci sağlık politikaları, sistemin içinden gelen Sağlık Bakanı ile sorgulanmaz hale geldi. Bu anlayış, 2020’de patlak veren pandemi ile zirveye çıktı. Türkiye küreselci sağlık sisteminin laboratuvar ülkesi oldu. Ekonomi çarkının durdurulmasının maliyeti büyük oldu. Bugün yaşanan ekonomik krizin temelinde işte o sağlık politikası vardı.

•             Kriz her zaman olduğu gibi yine en dezavantajlı kesimleri vurdu, bilhassa dar gelirli emekliler hayatını idame ettirmez hale geldi. Ekonomiyi atanmamış İMF şefi gibi yöneten Mehmet Şimşek, emekliye yapılacak iyileştirmeye itiraz etti. Şimşek ve ekibi, enflasyonu dizginlemek için devlette tasarrufu ve memleketin kaymağını yiyen kesimlerden vergi almayı akıl etmiyordu.

•             Ve Gazze… Erdoğan etkileyici hitabetiyle mazlum coğrafyanın tek lideri olmuştu. Ancak İsrail’in Gazze’de yaptığı katliama retorik olarak karşı koymak yetmiyordu. Zalimi durdurmak için somut adımlar gerekiyordu. Hiç değilse İsrail’e ticari ambargo konulabilirdi ama yapılmadı. Sn. Recep Tayip Erdoğan, İç muhasebesini doğru yapar ve hatalar serisini düzeltirse mazlumun umudu olmaya devam edecektir.”

Sonuç olarak biz de ümit ederiz ki, Sayın Erdoğan içeride ve dışarıdaki itibarını yeniden ihya için somut adımalar atarak onca emeklerini heba etmesin. Sağlık ve ekonomi belik uzun vadeli bir takım tedbirler gerektirebilir.  Ama özellikle Gazze için acil olarak harekete geçsin. Aileye dinamit olan uygulamalar konusunda bir an önce adımlar atsın. Subhaneke... Bi-hamdike... Esteğfiruke...