Ege ismi Yunan kökenli olmasına rağmen hem denizimize ve hem de Anadolu'nun bir bölgesine isim olarak vermişiz.

Ege Bölgesi diye adlandırdığımız bölgemiz ise, yeryüzü şekilleri, iklimi, bitki örtüsü, kıyıları ve diğer özellikleri bakımından araştırıldığında, Yunan Mitolojisindeki bir kralın adıyla hiçbir ilgisinin bulunmadığı, aksine “Adalar” kelimesinin anlamıyla tamamen özdeşleştiği tesbit edilmiştir.
Osmanlı Devleti döneminde Ege'ye "ADALAR DENİZİ" ismi verilmiştir.

1570 yılında, Flandre’da (Fransa), Ortelius tarafından yayınlanan ilk Coğrafya Atlası’ndaki Anadolu ve Balkanlar kısmını gösteren paftasında, Sözkonusu bu deniz (Adalar) üzerinde; “ARCHIPELAGO” yazılıdır. Bu kelimenin Türkçe karşılığını İngilizce veya Fransızca sözlüklere baktığımızda ; “ Üzerinde pek çok ada bulunan deniz; adalar grubu; takımadalar.

The Arcipelago: Adalar Denizi” diye yazılmaktadır. Adı geçen atlasın bu paftası, ayrıca Faik Sabri Duran’ın Lise Kitabları: Sınıf I, 1938 yılı baskılı “Umumi Coğrafya Dersleri” adlı kitabının, 44. Sayfasında da verilmiştir.

Yani denizimize ve Anadolu'nun bir bölgesine bir Yunan Mitolojisinde geçen Kralın ismini vermek ile biz zaten buraların olduğunu kabul etmiş olmuyor muyuz?

Hikaye Şöyle:

Mitolojik, inanışa göre ismin kökeni Aegeus efsanesine dayandırılmaktadır. Bu efsaneye göre Atina'da düzenlenen bir bayram olan Panathenaia'da Girit Kralı Minos'un oğlu Androgues öldürülür. Buna karşılık Girit kralı Atina'dan her yıl yarı insan yarı boğa olan Minotaur'a kurban edilmek üzere yedi kız ve yedi erkeğin gönderilmesini talep eder. Bundan hoşlanmayan Atina kralı Aegeus, oğlu Theseus'a Minotaur'u öldürme görevi verir.

Bu görevi başarması halinde geri dönerken gemisine beyaz bayrak çekmesini, başaramaması halinde ise siyah bayrak çekmesini ister. Girit'e giden kralın oğlu Theseus, görevini başarıyla sonlandırır ve zafer sarhoşluğuyla geri dönerken babasının söylediklerini karıştırır ve gemisine yanlışlıkla siyah bayrak çeker. Bunu gören kral oğlunun başarısızlığa uğradığını düşünerek kendini denize atarak intihar eder. Bu olay sonunda kralın atladığı yer olan Atina Körfezi'ne "Aegeus Pontos" (Ege Denizi-Aegeus'un Denizi) denilmeye başlar ve isim yaygınlaşır. 

Mitolojik hikâyede anlatılan Yunan Kralı Aegeus, Atina kıyılarında denize atlamıştır. Bu nedenle, sadece Atina Körfezi’nin adı, belki “Aegean Körfezi” olabilir. Körfez sayılarının bile tespitinde güçlük çekilen bir denizin adına, sadece bir körfezin adını vermek, akılcı bir yaklaşım değildir. Oysa söz konusu bu denizi en iyi şekilde karakterize eden, fiziki olay; adalardır. İşte bu özelliğinden dolayı, Avrupalı bilim adamları dahi ta 1500’lü yıllardan beri bu denize “Adalar Denizi” demektedirler.

Yunaninstan ile savaş senaryolarının konuşulduğu bu dönemde üzerimizdeki Yunan tasallutunu da kaldırmamış gerekir.

ADALAR DENİZİ

Ege Denizi'yle Türkler ilk olarak 1081 yılında karşılaşmış ve bu denize "Adalar Denizi" ismini vermişlerdir. Bu dönemden sonra Aydın Oğulları ve Osmanlı kaynaklarında bu denizden "Adalar Denizi" şeklinde bahsedilmektedir. Piri Reis'in 1519 yılında tamamladığı kitabı "Kitab-ı Bahriye" de,Piri reis şu ifadeyi kullanır, "Şunu bilmek gerektir ki, 'adalar arası' denen yere "Erso Peloga" derler".[1][4] Bu şekilde denizin Türkçe ve yabancı ismini belirtir.

Bir başka Osmanlı yazarı Katip Çelebi de benzer şekilde 1656 yılında yazdığı "Tuhfetü'l-Kibar Fi Esfari'l-Bihar" (Deniz Savaşları Hakkında Büyüklere Armağan) adlı eserinde Ege Denizi için "Adalar Arası" derler ifadesini kullanır.

Adalar Denizi’nin Ege Denizi olarak kullanılması, 1941 Birinci Coğrafya Kongresi’nden sonra olmuştur.