Türk şiirinin en hüzünlü ve unutulmaz dizelerinden biri olan “Mona Roza” şiirine ilham verdiği düşünülen Muazzez Akkaya Giray, 6 Haziran 2025 tarihinde, 95 yaşında hayatını kaybetti. Safra kesesi kanseriyle uzun süredir mücadele eden Giray, İstanbul’daki evinde son nefesini verdi. Vefatıyla birlikte yalnızca bir insan değil, aynı zamanda bir edebiyat efsanesinin canlı tanığı da hayata veda etmiş oldu.
Muazzez Akkaya Giray Kimdir?
1930 yılında Sakarya’nın Geyve ilçesinde dünyaya gelen Muazzez Akkaya Giray, Hamid Akkaya ve Fitnat Hanım’ın kızı olarak saygın ve köklü bir ailede büyüdü. 1948 yılında Kandilli Kız Lisesi’nden pekiyi dereceyle mezun olan Giray, eğitim hayatına Ankara’da devam etti. 1949 yılında girdiği Mülkiye Mektebi’nin Maliye Bölümü'nde Sezai Karakoç ve Cemal Süreya gibi edebiyatın büyük isimleriyle sınıf arkadaşı oldu.
1954 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden ve Mülkiye’den mezun olan Muazzez Akkaya, uzun yıllar boyunca Hazine avukatı olarak görev yaptı. 1958 yılında Orhan Giray ile evlenen Muazzez Hanım’ın Ayşegül, Ela, İhsan ve Özgür adlarında dört çocuğu oldu.
Mütevazı yaşam tarzı ve kamuoyundan uzak durma tercihi nedeniyle çok fazla tanınmasa da, edebiyat dünyasında “Mona Roza” şiirinin ilham kaynağı olarak ismi efsanelerle anıldı.
Muazzez Akkaya Giray Neden Öldü?
Muazzez Akkaya Giray, yaklaşık bir yıl önce teşhis edilen safra kesesi kanseri nedeniyle hayatını kaybetti. Hastalığının ilerleyen evrelerinde evinde tedavi gören Giray’ın sağlık durumu son haftalarda ciddi şekilde ağırlaşmıştı. 6 Haziran 2025’te, İstanbul’daki evinde ailesinin yanında hayata veda etti.
Vefatı edebiyat camiasında derin bir üzüntüyle karşılandı. Sosyal medyada birçok edebiyatsever, Giray’ın vefatını Mona Roza şiirinin “gerçek sonu” olarak nitelendirirken, onun Türk edebiyatındaki yerine dair duygusal paylaşımlar yaptı.
Muazzez Akkaya Gerçekten “Mona Roza” mıydı?
Bu sorunun cevabı, Türk edebiyat tarihinin en çok konuşulan aşk sırlarından biri. Sezai Karakoç’un 1950’li yıllarda kaleme aldığı “Mona Roza” şiirinin akrostiş yapısında, her kıtanın baş harflerinin “Muazzez Akkayam” ismini oluşturduğu dikkat çekiyor. Bu güçlü işaret, şiirin Giray’a yazıldığını destekleyen en belirgin kanıt olarak kabul ediliyor.
Karakoç’un Mülkiye yıllarında Giray’a duyduğu platonik aşk, “Mona Roza” gibi duygu yüklü bir şiire dönüşürken, Giray ise bu aşkı yıllar sonra 2013’te verdiği röportajda şu sözlerle açıklamıştı:
“Şiirin bana yazıldığını biliyordum. Ama bu gençliğin verdiği heyecanla yaşanmış bir duyguydu. Güzel bir hatıra olarak kaldı.”
Şiirin içinde geçen imgeler, gizli göndermeler ve Karakoç’un suskunluğunu koruması, bu edebi aşkın gizemini daha da derinleştirdi. Ayrıca Cemal Süreya’nın da Muazzez Hanım’a hayranlık duyduğu ve soyadından bir harfi (Süreyya) eksilttiği rivayet edilse de, bu konuda resmi bir belge bulunmuyor.
Cenaze Töreni ve Anma Etkinliği
Muazzez Akkaya Giray’ın cenazesi, 9 Haziran Pazartesi günü Fenerbahçe Camisi’nde kılınacak öğle namazının ardından İstanbul Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Ailesi, dostları ve onu yakından tanıyanlar, Türk şiirinin en çok konuşulan isimsiz kahramını son yolculuğuna uğurlamaya hazırlanıyor.
Edebiyat Dünyasında Derin İzler Bıraktı
Muazzez Akkaya Giray, hayattayken hiçbir zaman kendini ön plana çıkarmadı. Ancak onun ismi, Sezai Karakoç’un ölümsüz eseri Mona Roza ile nesilden nesile aktarıldı. Yaşadığı aşkı dillendirmemeyi tercih etmesi, edebiyatseverlerin gözünde onu daha da zarif ve gizemli bir figüre dönüştürdü.
Onun vefatıyla birlikte, Türk edebiyatında bir dönem daha kapandı. Artık “Mona Roza” yalnızca bir şiir değil, ardında gerçek bir hayat hikâyesi olan, ilham verici bir metin olarak da anılıyor.