Bir taraftan hızlı bir şekilde ard arda açılan yeni organize sanayi bölgeleri, bir taraftan, Toplu Konut projeleri, diğer taraftan yeni açılan yollar ve köprüler ile beraber Gaziantep büyümeye ve gelişmeye devam ediyor.

İhracat ve ticareti ile beraber üretimde giderek çıtayı daha da yükselten Gaziantep bu büyüme ve gelişme ile beraber tabi ki herkesin de dikkatlerini üzerine çekmeye başlıyor. Adı “KÜÇÜK BUHARA olarak anlan ancak bu adın dışında buhara ile aralarında hiçbir bağın kalmadığı bu kentin gerçekten nereye gittiğini hiçimse sormuyor.

Gaziantep modern çağın getirdiklerinin yanında,  batıya açık olan yüzüyle her geçen gün kendi geçmişinden biraz daha uzaklaşıp gitmektedir.

Gaziantep Asım Güzelbey döneminde ortaya çıkarılan tarihi kalıntıların dışında kendi gelenek ve göreneklerinden uzaklaşması ile beraber adeta bir kültür erozyonu yaşamaktadır.

Gerek mimari yapısı, gerek şehir görüntüsü gerekse toplumun yaşayış tarzı tüm geçmişinden kopup batıya doğru savrulmaya devam ediyor.

Belediye başkanları hizmet etme sevdasıyla yapmış oldukları hizmetlerin neredeyse yüzde 95’i tamamen gündelik haftalık veyahut en fazla bir aylık ömre eşdeğerdir.

Oysa bu toplumu kendi özüne döndürecek plan ve projelere ihtiyaç vardır. Gaziantep’i kendi özüne döndürmeyen her plan ve proje “EBTER”dir.

Bakın Şehitkamil Belediyesi’nin dar gelirli aileler için iyi niyet içerisinde yapmış olduğu 1+1 konutlarının yarına dair getirisine.

Bakın Şahinbey’e, çarpık yapılaşmayı ve gecekonduyu ortadan kaldırmak için yapmış olduğu Kentsel dönüşüme.

Oysa bunların hepsi iyi niyet içerisinde ve hizmet aşkıyla yapılmaktadır. Ancak bu çalışmalar beraberinde bir zihin körleşmesi ve insanları geçmişlerinden uzaklaştırmanın da bir ürünüdür.

Şehitkamil’de yapılan 1+1 konutlarla beraber orada oturan ve kendi kültüründe var olan misafirperverlik 1+1’lerle  beraberinde yok olmaktadır. 1+1’de oturan bir insanın dışardan gelen bir akrabasını yâda dostunu evde misafir etmesi neredeyse imkânsızdır.

Yani 1+1’ler kapitalizmin ekmeğine yağ sürmektedir. Bu yüzden Gaziantep’te her ay bir otel inşa edildiği halde hala otel sıkıntısı çekilmektedir.  Bu toplum utana sıkıla kendisine misafir gelen insanları yatmak için götürüp otellere bırakmaktadır.

Misafirperverliği giderek kaybeden bu insanlar savaştan kaçıp kendilerine sığınan Suriyelileri misafirleri bu yüzden kovmaya kalkışmaktadır.

 

 

Kahrolası modernizm ile beraber,  topraktan koparılan bu insanlar göğün boşluğuna doğru yükselen devasa binaların beton duvarları arasında giderek kendi özlerinden uzaklaşmaktadırlar.

Aslında bu minvalde anlatılacak o kadar çok şey var ki her biri insanın kalbini ve yüreğini paramparça etmektedir.

Bugün hizmet aşkıyla yapılanların yarın insanlığımızın altına konulan birer dinamit olduğunu hiç kimse çıkıp söylemek istemiyor yâda söyleme cesaretini kendinde bulamıyor.

Biliniz ki, bir şehri ayakta tutan ve onun kendi özünden koparılmasına izin vermeyen en büyük etken o şehrin düşünür ve aydınlarıdır.

Peki, bunlar Gaziantep’te yok mu diye sorabilirsiniz.

Sizce var mı?