Herkesin daha fazla şeye sahip olabilmek için birbirini adeta parçalayıp durduğu garip bir çağdayız.

Bu çağ, herkesin daha fazla mal, mülk ve para elde etmek için diğeriniharcadığı alçak bir çağdır.

Bu çağın adına “insanın bozuk para misali harcandığı çağ” dersek sanırım abartmış olmayız.

Bu çağın en büyük hastalıklarından biri de hiç şüphesiz Hırs hastalığıdır.

Bir başka tabirli içinizdeki Hırs asla doymak bilmeyen vahşi bir canavardır.

Önce etrafında ne varsa onu, sonra da dönüp sizi yer.

İnanmıyorsanız dönüp bakın bu hırs hastalığına yakalanan insanların sonunu.

Hal böyleyken, dünyevi hırs ve tamah peşinde koşan bu çağın insanları, biraz daha uzun yaşamak için hiç gözünü kırpmadan diğerini rahatlıkla öldürebilirler.

Çünkü hırs girdabına kapılmış insanların gözleri kör olduğu gibi hep yaşamak isterler ve ölümden çok ama çok korkarlar.

İnsanoğluna çok çekici ve cazip gelen derin ve amansız bir girdaptır hırs.

Hırs, Harese kökünden gelir

Herese Develerin çölde çok sevdiği bir dikendir.

Deve o dikeni yedikçe ağzı kanar.

Tuzlu kanın tadı dikeniyle karışınca bu devenin daha çok hoşuna gider.

Kanadıkça yer ve sonunda kan kaybından ölüverir.

Hırs “bir şeyi şiddetle arzu etme, ona aşırı derecede tutkun olma, şiddetli ve sonu gelmeyen istek, taşkın arzu, aç gözlülük” gibi anlamlara gelir.

Hırs hastalığı hem bireyin hem toplumun üzerinde büyük bir tahribat bırakır.

Hırs hastalığının bir başka tehlikeside, insanın kişiliğini zedeleyerek büyük zarar vermesidir.

Bu bağlamada Hırs (makam, mevki ve dünyayı elde etme) hastalığı, her ne kadar bireysel görünse de gıybet ve dedikodu gibi sosyal hayatın düzenini bozan etkileri söz konusudur.

Gazzâlî haset ve hırs ile ilgili “Senin bir şeye olan aşırı sevgin gözünü kör eder, kulağını da sağırlaştırır” der.

İbn Hazm’a göre haset duygusundan tamahkârlık, tamahkârlıktan da hırs doğar. Buna göre hırs, nefiste yerleşmiş olan tamahkârlığın dışa yansıması halidir

Ahlâk ve tasavvuf kitaplarında hırs kelimesi, zühd ve kanaatin zıddı olarak daha çok para ve mal düşkünlüğünü ifade etmek üzere kullanılmıştır.

İmam Mâverdî Edebü’d-dünyâ ve’d-dîn adlı eserinde, hırsın kişinin bütün benliğini kaplayarak onu erdemlerden yoksun bırakacağını belirtir.

Üstad Mustafa Kutlu, “Her doğan çocuk dünyaya tertemiz geliyor. Onu biz kirletiyoruz. Hırs ile, vahşetle, mal- mülk derdi ile.” der.

Hırs ile ilgili Ali Ural ise “Hırs ve telaş arasına sıkışmış bir insan elbette göremeyecek yanı başındaki insanı” ifadelerini kullanır.

Nevzat Tarhan Hoca ise "İnsana en çok hata yaptıran duygular hırs, kibir ve şehvettir." der.

Ve son William Chittick’ten, “Helak deryasında beş gemi yüzmektedir: Hırs, riya, günahlarda ısrar, gaflet ve yeis. Kim hırs gemisine binerse dünya sevgisinin kıyısına ulaşır. Kim riya gemisine binerse nifak sahiline varır. Kim günahlarda ısrar gemisine binerse hüsran sahiline çıkar. Kim gaflet gemisine binerse derin pişmanlık sahiline ulaşır. Kim yeis gemisine binerse küfür sahiline varır.”