<p style='margin-left:-10.5pt;'>Barış! Adı olsa da kendisi hiç olmayan, anaların çocuklarına ismini koydukları, özlemini çektikleri barış... En çok onların canı yanıyor çünkü ve onlar ağlıyor en fazla!</p><p style='margin-left:-10.5pt;'>Adı mehmetçik ya da terörist! Evladını kaybeden anneler içinse isimlerin farklılığı acıları farklılaştırmıyor, zira anne katında hepsinin ortak ismi sadece “ Evlat”ve hepsinin canı aynı acıyor!...</p><p style='margin-left:-10.5pt;'>Meselenin bir yüzü bu acı gerçekle yas tutarken, diğer tarafta ihanet ve sadakat karşı saflarda yer tutmuş ve her biri kendi ekseninde dönmekle meşgul iken, küçücük resimlerden devasa bir tablo çıkacağını zannediyor her bir taraf! Resim bütün olduğunda tablo olur oysa ve “ Puzzle”dan bir taş eksilse bile oyun tamam olmaz!</p><p style='margin-left:-10.5pt;'>Kullandığım dil karmaşık olsa da, anlattığım şey gayet açık. Herkesin kör olduğu bir yerde kral çıplak olsa ne yazar ki?</p><p style='margin-left:-10.5pt;'>PKK büyük bir hata yaptı ve şu ana kadar elde ettiği tüm siyasal kazanımlarını bir çırpıda heba etti. Gezi olaylarından bu yana çözüm süreci konusunda hep ayak direten taraf “ Kandil” oldu. Eski savcı Zekeriya Öz'ün itiraf gibi “tweeti” gerçeği tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyordu! Benim anladığım şu ki, aslında gezi olayları sırasında Kandil eylemlere dahil olma konusunda bir yerlerle ittifak eylemiş ama muhtemelen “ İmral'ıdan” gelen talimatla geri adım atmış olmalı ki, bahsi geçen eski savcı adeta “ Neden geri durdunuz ki? Siz dahil olsaydınız hükümet çoktan bitmiş olurdu ve bal gibi darbe olurdu” mealinde bir açıklama yaparak sitem eylemiş.</p><p style='margin-left:-10.5pt;'>Selahattin Demirtaş'ın Brüksel'de yaptığı görüşmeler sonrası ve ülkede bu kadar kan akmışken verdiği beyanat ta “ PKK elini tetikten çekmelidir” açıklaması, fiilen bitmiş olan çözüm sürecini ve peşinden barışı getirmeye yeterli olurmu bilemem, ancak geçte olsa doğru bir yaklaşım olduğu açıktır. Ne var ki, doğruluğundan daha önemli bir şey var, o da, gerek Demirtaş ve gerekse HDP bu çağrısında samimimidir? Ya da Kandil Demirtaş'ı ne kadar takar? Hatta TSK'nın yaptığı önemli operasyonlar sonrası iyice bitme noktasına gelen örgütün Demirtaş kanalıyla geliştirdiği yeni stratejisimidir bu çağrı?</p><p style='margin-left:-10.5pt;'>Bu güne kadar verdiği sözlerin hiç birisinde durmayan PKK, kendi içerisinde bölünmüşlükler yaşarken, Öcalan'ı dahi oyun dışına atma girişiminde bulunmamışmıdır? En önemlisi, Devlet PKK'nın sözcüsü durumuna düşen Demirtaş'a neden güvensin ki?</p><p style='margin-left:-10.5pt;'>Hakikat şu ki, bölgede yaşayan Kürtler dahi artık PKK ile bir çözüm sürecinin olabileceğine inanmıyor. Yıllardan bu yana yaptığı zulümlerle ve Demirtaş'ın kendi itirafıyla “ Kirli misillemelerle” Kürt halkını bezdiren, bölgenin ekonomik kalkınmasına sürekli engel olan, havaalanı, yol, hastane ve benzeri kurumların hayata geçirilmesine hep takoz olan PKK, bölge insanının vicdanında “ yok olmaya” mahkum edilmiştir!</p><p style='margin-left:-10.5pt;'>Çatışmaların başladığı günden bu yana, yaptığı yayınlarla örgütün yanında saf tutan “ paralel örgüt medyası” ve “ Gezi zihniyeti” aralarında ki ideolojik farklılıklara rağmen birlikte hareket ederek, büyük oyunun sadece PKK, ya da diğer terör gruplarıyla ilişkilli olmadığını deklare etmişlerdir. Kumpas büyük ve sinsidir! Oyuncuların ise ellerine tutuşturulan senaryonun dışına çıkma ihtimalleri hiç yoktur.</p><p style='margin-left:-10.5pt;'>1990'lı yıllardan bu yana “Eşek arısı kovanı” adı altında, bütün terör örgütlerini ortak havuzda toplama projesi üzerinde çalışan ABD ve İsrail gizli servisleri, bunu Ortadoğu bölgesinde başardılar ve Işid gibi dinci bir örgütü, PKK gibi Marksist bir örgütle aynı safta tutmayı becerdiler!</p><p style='margin-left:-10.5pt;'>Türkiye'de, 40 yılı aşkın bir süredir çeşitli merhalelerden geçerek, bürokrasinin her alanına sızmayı başaran “ Paralel örgüt” ise, tüm terör örgütlerinden bir gömlek daha yukarıda ve belki de yüz yılın en tehlikeli “ Labirent” yapılarından birisidir!.. Diğer terör örgütlerinin aksine, bölgesel varlığı değil, Uluslar arası bir kuşatmacılığı esas alan Paralel örgüt adeta bir devlet mantığıyla çalışarak, gizli yapılanmasını “Meşru” bir zemine oturtmuş, bu alanda toplumlar tarafından en masum alan olarak görülen “ Eğitim” sektörünü kullanarak kendisine bir hayat alanı oluşturmuştur.Yüzlerce ülkede okullar açmak vasıtasıyla adeta CIA'nın uydusu olarak hizmet görmüştür.</p><p style='margin-left:-10.5pt;'>Yabancı güçlerin maşası olarak değişik zaman ve mekanlarda, bazen ayrı ve bazende toplu olarak kullanılan bu örgütlerin tek bir amaca hizmet ettiklerini görmememek için ya kör ya da aptal olmak gerekir!...</p><p style='margin-left:-10.5pt;'>Örgütlerin çeşitliliği ve farklılıkları sadece halkaları yanıltmaya yönelik bir “ Üst akıl” hamlesinden başka bir şey değildir! Evet herkesin bir tarafı var ve olmak zorunda. Taraflar çok gibi görünse de yalnızca iki ucu olan bir değnek gibidir aslında! Doğu ile Batı gibi! Yani sadece iki taraf var ve bu taraflardan sadece birisi iyi! O halde, eylemleriyle bölge halklarına kan kusturan, yakan, yıkan ve şiddeti öğütleyen terör örgütlerinin ve tüm bunların sonuçlarıyla “ Küresel” güçlerin pay devşirdiği tarafta olmak mı? Ya da, eğrisiyle doğrusuyla, hatasıyla ve yanlışıyla 13 yıldan bu yana ülkeyi istikrar ve güven içerisinde tutmayı başarmış, her fırsatta “ Demokrasi” söylemini ilke olarak benimseyen “ Anti emperyalist” bir duruş sergileyen Recep Tayyip Erdoğan ve yol arkadaşlarının safında olmak mı?</p><p style='margin-left:-10.5pt;'>Karar yüce Türkiye Milletinindir!...</p><p style='margin-left:-10.5pt;'> </p><p style='margin-left:-10.5pt;'> </p>