Hollanda’da Başbakan Rutte’nin istifası sonrası seçim çalışmaları tam hız devam ederken; her zaman olduğu gibi sıkça aldığım sorulardan birine yanıt vermek istiyorum bu yazımda.

Soru şu: Müslüman dünyasının ve Türklerin korkulu rüyası Wilders Hollanda’da büyük bir başarı elde edermi? Ve dahi Başbakan olma ihtimali var mı?

Cevaba gelince: Biraz uzun olacak ama müsadenizle bunu şu şekilde izah etmek isterim.

Şu an hatırlayamayacağım ama bir zamanlar bir yerlerden bir fıkra okumuştum. (Ancak başlamdan söyleyeyim fıkra deyip geçmeyin. Malum, bazı fıkralar vardır ki; güldürdüğü kadar da düşündürür insanı.) Nedenini sonra anlatırım ancak; birden, bir kaç tuş hareketiyle, o fıkrayı sorulan bu soruya karşılık şu bizim meşhur Wilders'a uyarlamak geldi içimden.

Uyarladım da.

Bakın şöyle fıkramız!

Günlerden bir gün, rüyasında devletin başında olduğunu gören Wilders, bin bir merak içerisinde 'hikmeti ne ola ki' diye, sormak için bir falcıya gider.

- "Bak bakalım falcı efendi, nedir acep bu rüyanın hikmeti" der.

Falcı gözlerini yumar ve uzunca bir düşünceden sonra, başlar anlatmaya;
- "Sizi büyük bir caddeden üzeri açık bir araba ile geçerken görüyorum. Halk tezahürat yapıyor."

Wilders sırıtır ve sorar;
- "Peki halk benden memnun gözüküyor mu?"
- "Evet, her zamanki gibi memnunlar."
- "Peki arabamın etrafında koşuşturuyorlar mı?"
- "Evet, deliler gibi koşuşturuyorlar, yüzlerce polis bile yolu açmakta zorlanıyor."
- "İnsanlar bayrak taşıyorlar mı?"
- "Evet, hem Hollanda bayrakları, hem de 'Müslümanların yaşamadığı bir ülkede iyi bir   

   gelecek istiyoruz!' şeklinde pankartlar taşıyorlar, ümit dolu sloganlar atıyorlar."
- "Peki, ben bu sevgi seline nasıl karşılık veriyorum, halkıma karşılık olarak nasıl bir   

   tavır gösteriyorum?"
- "İşte bunu göremiyorum." ... deyince falcı.

Şaşırır Wilders ve sorar bir kez daha:
- Neden?

Cevap verir falcı:
- Tabutun üstü kapalı da ondan!

***

Öyle tahmin ediyorum ki sevdiniz bu fıkrayı. Hatta çok ta güldünüz.

Ancak, insan tabiatıyla, elbetteki kim olursa olsun bir başka insanın ölümüne gülmemeli.

Hele bir Müslüman asla! Yani öyle diyorum en azından, anlayın işte!

Hasılı yukarıda da bahsetmiştim hani. Fıkralar güldürdüğü kadar düşündürür de insanı diye. Gelin isterseniz biz bu işin güldüren tarafını bir kenara bırakıp, düşündüren bölümüne bir bakalım.

Tabi bakarken de unutmayalım. Neyi mesela? Hiç bir şekilde telaşa mahal olmadığını.

Şöyle ki;

İşin özünde sağduyulu insanların böyle bir şeye ihtimal vereceğini zannetmiyorum, biiir!  Hollandalılar her ne kadar da olsa okuyan insanlardır, kendi ayaklarına sıkmazlar, ikiii! Hollanda'nın zengin ve kodamanları da işin cabası, üüüç!

Düşünün bir kere!

Müslüman dünyanın küçük bir ekonomik amborgası Hollanda ekonomisini alt üst etmeye yeter mi yetmez mi diye!

Ve hatırlayın; Wilders yeni ötmeye başladığı yıllarda, 'fitne' isimli kitabını piyasaya sürdüğü zamanlar, dünya genelinde kıpırdayan bir kaç amborgayla ekonomistler ve işadamları Wilders'a nasıl da veryansın etmişti değil mi?

Hatta bir söylentiye göre, yine o dönemde Wilders, o ekonomistlerin, "Sen ülkemizi nasıl dar boğaza sokarsın" türünden baskılarına dayanamayarak, 'FİTNE' filmindeki bazı IRKÇI söylem ve görüntülere çoktan makası basmıştı bile.

Bundan bir kaç gün önce yapılan anketlerde koltuğun ucunu görünce ne demişti, “Şu anda İslam önceliğimiz değil.”

Yani anlayacağınız şunu bilin ki; İhtimal dahai vermiyorum. Wilders başbakanlığı rüyasında görür. Aynen fıkrada olduğu gibi. Yani Hollandalılar da yemez bunu!

Haa, ama olur da, bir sürprizle kazaen olursa eğer başbakan! Demokrasi ülkesi ya hani burası! Ve geçerse şayet ülkenin başına! Merak etmeyin fısıldarlar kulağına, "Hoop hizaya gel kardeşim. Bu ülkede bir tek sen yaşamıyorsun." gibilerden hani. diye düşünüyorum en azından.

Ya siz?

Vesselam,