Ölüm var…
Ki ölüm, en yakın akrabası hepimizin.
Peki dünyaya gelip ve giden milyonlarca insanın içinden onları temeyyüz ettiren ne?
Ne ki böyle ruhlarda iz bırakıyor, binler sene geçse bile unutturmuyor onları.
Dönen dünyayı sanki durduruyormuş gibi bir hissi veren ne?
Tutku ve azimle koşmak…Öyle yaşamak ve öyle de ölebilmek.
Şairin söylemiyle; "Biz koşu bittikten sonra da koşan atlarız"
Peki, yarış bittikten sonra da koşturabilen sevda ne? İnsana belki milyon hayat veren bu sır nerede saklı ?
Yaptığın şeyi sevebilmek ya da sevdiğin şeyi yapabilmek. İşte dünyanın nefesini kesen nokta burası sanki. Sanki her şey orda olup bitiyor.
Bir şeyi sevebilmek, onu tutkuyla yapabilmek. İşini iyi yapabilmek:
“Döktüğün beton, toprağın altında kalsa bile güzel olmalı. Başkası övmese de işini iyi yap, başkası görmese de işini iyi yap! Bu senin kazancının karşılığı değil, karakterinin yansıması.” Mümin Sekman.
Kulağını yeryüzüne ve gökyüzüne ver. Rabbinin eserlerine ve ruhu temiz olanların eserlerine bir bak. Bir kuşun kanatlarının ahengiyle, Tac Mahal'in sütunlarının estetiğine dikkat et. Belki de yitirdiğimiz altın oran gözümüzün önündedir. Belki de kaybettiğimiz savaş: "İşini iyi yapmamak savaşıdır."
Öylesine ve üstünkörü yapılan her şey azaptır gökyüzü ve yeryüzündekiler için. Gözü yorar, gönlü yorar, kalbi ve aklı yorar.
1521 yılında Kanunî döneminde Mimar Sinan'ın yaptığı camiye dönün bakın, ibret alın ve yeniden dönüp bakın. 454 yaşındaki bu eser her gün beş defa işini iyi yap diye sesleniyor bize. Onlarca depremden sağ kurtulmuş olmanın verdiği gurur ona yeter. Bakıldığı zaman bir insan bunu yapmış olamaz duygusunu insanın iliklerine kadar hissettiren bu eser temiz, güzel ve donanımlı insanların eseri.
Sonra dönün ve bu asrın betonuna bakın. Bakın da azapla yansın ruhlarımız. Hangi ara oradan buraya geldik? O muazzam eserlerden buralara düştü kalitemiz.
Şah Cihan'ın en sevdiği eşi için yaptırdığı, Mimar Sinan'ın öğrencilerinden birinin yaptığı dünyanın yedi harikasından biri olan Tac Mahal'e bakın. Yeryüzünde sevmenin bir anıtı olsaydı muhakkak ki bu olurdu.
Aynı kültürü ve aynı inancı yaşayan “İşini iyi yapan” o insanlardan biz gecekondu denilen bu yapılara hangi ara geldik?
Mermerlerin konuşmasını, taşların canlanışını nerede kaybettik?
…
İşini iyi yapmak..
Bir nevi imanın kalplerimize yeniden dokunması.
“İşini en iyi yapmak” denince akla gelen bir muazzam portre!
Mükemmelin peşinde koşup duran bir akıl.
"Her kimin himmeti, milleti ise o tek başına bir millettir." sözünün tecessüm etmiş hâli.
Ağabeyimiz, Başkanımız Mehmet Tahmazoğlu.
Buyrun portrenin mimarını beraber tanıyalım;
Herkesin evinin etrafını istediği gibi çevirdiği, hiç kimsenin hesap vermediği, seçimden az öncede evlerinin tapusunu aldığı zamanlar.
Gece başlanıp sabaha biten konutlar, gecekondular... Bir şehrin kocaman mezarlığa dönüştüğü zamanlar.
Bir kentin, insanların ruhunu yonttuğunun bilinmediği zamanlar.
Bir büyük köyden, kocaman bir Gazi şehri çıkaran atalara hiç de yakışmayan şehir planlamasının olmadığı zamanlar.
Siyasetçilerin talan ve vurgun peşinde koştuğu, bir daha hiç tanık olmak istemediğimiz yaşamlar.
Çileye dönüşmüş bir şehrin kömür kokan sokakları, gettolaşmış mahalleleri…
Yaşadığı o nemli ve girift yapıları yeryüzünün en güzel yapıları zanneden masum Anadolu insanı.
Betonun, parksızlığın, yeşilsizliğin alabora ettiği genç kafalar ve sinirli delikanlılar.
Böyle akıp giden yıllarda, Zihnimizde büyüyen Gaziantep fotoğrafları..
....
Siyaset sahnesine 2000’li yıllarda çıktı.
Milyona yakın nüfuslu bir ilçede hiç kimse onun yanlışından, talanından, alengirli işlerinden bahsetmez, bahsedemez!
Sevmeyen muhalif partililer bile çok iyi bilir ki o yanlış yapmaz, yanlış yapanı affetmez.
En sevilen, sayılan özelliği; yanlış yapanı asla affetmemesi.
İşini iyi yapanı ise hem kalbinin içinde hem başının üstünde taşıması.
İnsanî özellikleri konusunda mükemmeli kovaladığı gibi işleri konusunda da her zaman mükemmelin peşinde.
"İstatistik, bilimsellik, gönül ve milletinin adamı olmak" onun vazgeçilmezleri.
Büyük borçla aldığı belediyenin borçlarını kapatıyor ve gelirini 81 kattan fazla arttırıyor.
Çok canlar yakan depremleri bitirmek ve şehre nefes aldırmak için On Binden fazla evin kamulaştırmasını yapıp yıkımını gerçekleştiriyor.
Eğitime, spora ve kentsel dönüşüme yaklaşık 25 Milyar TL harcıyor…
Öğrencilere her yıl spor ayakkabı, bisiklet ve öğrenci bursları…
Türkiye'nin en büyük millet bahçesi, Kat kat ve kilometrelerce uzun kavşak, en büyük ikinci kütüphane, zamandan ve yakıttan tasarruf sağlayan tüneller, Altı Yüzden fazla park ve daha binlerce mümtaz ve özgün çalışmalar.
"İmf' ye borç verebiliriz." diyecek kadar kendinden ve işinden emin bir belediyecilik.
Denetimler konusunda nokta kadar taviz vermeyen, en büyük marketlerin bile gözünün yaşına bakmayan, bütün Türkiye belediyelerine denetimin nasıl olması gerektiğinin dersini veren bir belediyecilik.
Depremin zor günlerinde fırınları açmayan fırıncılara "Ya bu zor zamanda açarsınız ya da başka bir zaman size dükkan açtırmam." diyebilen, hiç kimseye Eyvallah’ı olmayan bir cesur yürek!
Kurban zamanı haddinden fazla kazancın önüne geçmek için hayvan satıcılarına gerekeni söyleyen bir başkan...
Cumhurbaşkanımızın örnek gösterdiği, örnek alınası bir belediyecilik…
...
“Şehri imâr ederken nesli ihyâ etmeyi ihmal ederseniz, ihmâl ettiğiniz nesil imâr ettiğiniz şehri tahrip eder.”diyor Mimar Turgut Cansever
Çanakkale denilince bu vatanın çocuklarının kalbi daha hızlı çarpar, gözleri dolar ve gururlanır.
Lakin ne yazık ki oraya gidebilen öğrenci yok denilecek kadar azdı. İmkanlar öğrencileri zorlar bu durumda. Düşünün ki, Çanakkale nüfusunun nerdeyse yarısı kadar, 253.000 vatandaş ve öğrenciyi özel uçaklarla alıp oraların ruhunu yaşatan birinden bahsediyoruz.
Resimler, videolar ya da söylenen hikayeler bir yere kadar dokunabilir kalbe. Ama sayın başkan işte bunu yakalamış ve tam da olması gerekeni yapmış ve yapmaya devam etmektedir.
.....
Şimdi bunları bir nefsi övmek ya da bir yerlere yaranmak için yazdığımı zannedenler olabilir. Yüze karşı övmeyi hoş görmeyen bir Peygamber’in (sav) ümmetiyiz. Bunun bilincinde ve farkında olarak yazıyorum.
Amacım tarihe ve zamana tanıklık etmek ve yapılanların asla unutulmayacağını akıl ve izan sahiplerine hatırlatmaktır.
......
Çünkü: "Olmuyor." kelimesini lügatinden çıkarmış bir akıl sahibinden söz ediyorum. Yıllar önce benim de tanık olduğum bir olayda, bir cami yapımı sırasında "çok kafa yorduk, olmuyor" denilen bir meseleye bir süre sonra öyle bir bakış açısıyla yaklaşmıştı ki o işin erbapları şaşkın ve mahcup bir şekilde tasdik ederek; "O şekilde olur başkanım." demişti.
Her şeyin en zoruna talip, en uç noktalarını görmek isteyen bir ruh.
Bayrağı aldığı ilk günden bu güne asla yorulmayan, yorulmak kelimesini defterinden silmiş, "Yorulduğun zaman hemen o işi bırak ve başka bir işe koyul." ayetini yaşayan tatbik eden bir nefs. Analiz, sentez ve değerlendirme ustası.
Bugün Nizamülmülk yaşasaydı onu kalbinden öperdi.
Yolunuz düşerse gidip görün Şahinbey'i. Atalarından ilham alan Gazi şehrin başkanı nasıl bir yaşam şehri kurmuş görün. Görün ve yaşadığınız şehirlerde onun rüzgarlarının esmesi için baskı kurun başkanlarımıza.
Evlilik okulundan tutun, Evli olanlara yaptığı nakdi ve ayni yardımlara kadar binlerce projeyle bir şehri yeniden ayağa kaldıran bir başkan görmek istiyorsanız Gaziantep Şahinbey'e gelin.
...
İşini güzel yapanlara selam olsun.
İşini ehline verenlere selam olsun.
İşini kalbiyle, yüreğiyle yapanlara selam olsun.
İşinin peşinde bir kuyumcu titizliğiyle koşanlara selam olsun.
İşini rikkatle ve dikkatle yapanlara selam olsun.
Yakın bir gelecekte Bakan olarak görmek istediğimiz Başkanımıza, onun yardımcılarına, ona omuz veren tüm ekibine selam olsun.
Allah'ın bereketi üzerimize olsun. Selam ve dua ile…
“Yaptığınız işi güzel yapın; Allah işini güzel yapanları sever.” (Bakara Suresi 195)