Bu aralar hangi tarafa baksam aklıma Şükrü Erbaş’ın “Kimse okumuyor, herkes yazıyor. Kimse öğrenmiyor, herkes biliyor. Kimse susmuyor, herkes konuşuyor.” dizeleri geliyor.

Herkes alleme, herkes hoca, herkes uzman, herkes bilgin, herkes aydın, herkes yazar.

Öyle ki, kimsenin okumaya öğrenmeye ihtiyacı yok.

Öğrenmesi gereken her şey bir çırpıda öğrenilmiş!

Öğrenilmesi gereken bir şey yok artık ortada!

Hayatın tümü şu bildiklerinden ibaret!

Sadece hayat değil, ahirette öyle!

Herkes fetva makamında, herkes yargıç, herkes hüküm veriyor.

Sadece bu mu?

Değil elbette!

Bir o kadar çıkarcı, bir o kadar bencil, bir o kadar menfaatçi, bir o kadar egoist!

Saygısız, görgüsüz, vicdansız!

Tabiri caizse kimsenin kimseye ihtiyacı yok!

Herkes müstağni!

Böyle bir tasavvura sahip bir toplumun geleceği sizce de aydınlık olabilir mi?

Böyle bir toplum geleceğe dair bir medeniyet inşa edebilir mi?

Örnek bir nesil yetiştirebilir mi?

Gücü para, pul, makam ve mevki olarak görenlerin sonu âbâd olur mu?

Her meseleye akıl ve mantık üzerinden giden ve hayatı böyle kurgulayan bir toplum birlik ve beraberlik sağlayabilir mi?

Yâda kalp ve gönül dünyasından kopuk bir insan, merhamet pınarından kana kana içebilir mi?