Bilindiği üzere İslam dini kişinin çevresiyle sosyal ilişkisini kuvvetlendirmesini, toplumsallaşmayı ve iyiliği tavsiye eder. İnsanlarla bir arada yaşamayı, birbirine karşı vazifelerini yerine getirmeyi ve icap ettiğinde onlardan gelen sıkıntılara katlanmayı bildirir.

 Mutlu olmanın yolu ancak insanları mutlu etmekle gerçekleşir. Çekilmesi güçleşen dünya hayatında,  mutlu bir hayat sürdürebilmek için gerçek anlamda mümin olmak gerekmektedir.  Gerçek anlamda müminlik ise diğer müminlere destek olmakla hatta kendimizin desteğe ihtiyacı olduğunda bile onları kendi nefislerimize tercih etmekle mümkündür. Destek olmak karşıdakini mutlu edebilmektir.

Mutlu edebilmek; Bazen bir selamlaşma ve kucaklaşmayla, bazen güzel bir kelamla, bazen yardımlaşmak suretiyle, bazen muhatabını dinleyebilmekle, bazen de onunla iletişimde olmakla ve onunla paylaşmakla mümkündür. İşte tüm bu fiiller mümin kişiyi ferdiyetçiliktenden sıyırarak ümmetçi bir bakışa sahip kılar. Müminlerin mutluluğu için çabalamasından ve gayretinden dolayı mutluluğa ulaşacak olanlardan eyler.

 Allah-u Teala ayeti kerimesinde şöyle buyurmaktadır; “… bir sığınak arayışı içinde kendilerine gelenlerin hepsini seven ve başkasına verilmiş olanlara karşı kalplerinde hiçbir haset olmayan, aksine kendileri yoksulluk içinde bulunsalar bile diğerlerini kendilerine tercih edenler: İşte böyleleri, açgözlülükten korunanlardır, onlardır mutluluğa ulaşacak olanlar! (Haşr Suresi 9.Ayet)

Hadisi şerifte ise anlatıldığına göre;

Bir adam Resullulah(s.a.v) efendimize gelerek:

“– Ben açım” dedi. Allah’ın Rasulü hanımlarından birine haber göndererek yiyecek bir şeyler istedi. O da:

“– Seni peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki evde sudan başka bir şey yok” dedi. Efendimiz bu sefer diğer bir hanımından yiyecek bir şey istedi. O da aynı cevabı verdi. Daha sonra Resul-i Ekrem, öteki hanımlarından da aynı cevabı alınca ashabına dönerek:

“– Bu gece bu şahsı kim misafir etmek ister?” diye sordu. Ensar’dan Ebu Talha (r.a.):

“– Ben misafir ederim ya Resulallah” diyerek o yoksulu alıp evine götürdü. Eve varınca hanımına:

“– Resulullah (s.a.s.)’in misafirini ağırlayalım” dedi. Sonra:

“– Evde yiyecek bir şey var mı” diye sordu. Hanımı:

“– Hayır, Sadece çocuklarımın yiyeceği kadar bir şey var” dedi. Sahabi:

“– Öyleyse çocukları oyala. Sofraya gelmek isterlerse onları uyut. Misafirimiz içeri girince de lambayı bir bahaneyle söndür. Sofrada biz de yiyormuş gibi yapalım” dedi.

Sofraya oturdular. Misafir karnını doyurdu; onlar da aç olarak yattılar. Sabahleyin Ebu Talha Peygamber Efendimiz’in yanına gitti. Onu gören Allah Resulü (s.a.s.):

“– Bu gece misafirinize yaptıklarınızdan Allah Teala razı oldu” buyurdu. (Buhari)

Hadisi şerifte Resulullah(s.a.v) efendimiz  ve ev halkı dahil müminlerin zor şartlar altında geçindikleri bir zamanda; bir müminin mutlu edilmesi için peygamberin tüm ailesi seferber olmakta ancak belki de başka müminler daha öncesinden mutlu edildikleri için o an ellerinde yiyecek bulunmamaktadır. Allah Resulü sahabelerinden kardeşlerinin ihtiyacının giderilmesi ve onun mutlu edilmesini istemektedir. Ve hadisin sonunda Allah Rasulü; kendisi ve ev halkı ihtiyaç içerisindeyken mümin bir kardeşini mutlu eden o sahabenin bu amelinden dolayı Allah’ın razı edildiğini müjdelemektedir.

Allah’ı razı eden kul tabii ki mutluluğa erenlerden olacaktır.

Rabbimiz bizleri kendi rızası için müminleri mutlu eden ve mutluluğa eren kullarından eylesin. Amin