Bilir misiniz bilemiyorum?

Hani halk edebiyatında daha çok çocuklar tarafından kullanılmasına rağmen, zaman-zaman halk ozanlarının da şiirlerine mizahi unsur katmak için kullandıkları bir çeşit söz cambazlığı vardır. Bizleri şaşırtan, eğlendiren ve hoşça vakit geçirmemize yardımcı olan söz cambazlıkları. Bir diğer adıyla tekerleme.

Siz sever misiniz bilemiyorum ama büyükler de zaman zaman oynarlar bu oyunu.

İşte onlardan bir tanesi.

Ne dersiniz?

Var mısınız denemeye?

O halde buyrun,

“Siz bizim Çekoslavakyalılaştırdıklarımızdan mısınız? Yoksa Çekoslavakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?”

Olmadı mı? Buyrun bir daha deneyelim,

“Siz bizim Çekoslavakyalılaştırdıklarımızdan mısınız? Yoksa Çekoslavakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?”

Yine mi olmadı?

O halde hiç canınızı sıkmayın, zira sizin adınıza Hollanda Hükümeti o işin kolayını buldu. Aslında bu kolaylık çok önceleri bulunmuştu da, anlamayan kafa bir türlü anlamıyor her nedense!

Nasıl mı?

Bakın isterseniz o tekerlemeyi bir de şu hali ile deneyelim,

“Siz bizim Hollandalılaştırdıklarımızdan mısınız? Yoksa Hollandalılaştıramadıklarımızdan mısınız?

Okumaya devam ettikçe konunun içeriğinden daha da malum oluyoruz galiba? Zira şu anki politik arenanın söylemlerine bakınca bunu anlamaktan hiç te zorlanmayız.

Peki, bir insan nasıl Hollandalılaşır?

Hemen bu sorunun cevabını da vereyim. Önce işe Wilders gibi saçınızı sarıya boyatmakla başlayacak, sonra içki içecek ve domuz eti yiyeceksiniz.

“Yok canım, sen de daha neler” demeyin!

Çünkü, "De Groene Amsterdammer" adlı dergide, bundan bir kaç yıl evvel Wilders'in geçmişi hakkında bir makale kaleme alan Hollandalı antropolog Lizzy van Leeuwen’a göre, aşırı sağcı politikacı Endonezya kökenli Yahudi bir aileye mensup ve durumu gizlemek için saçlarını sarıya boyatıyormuş.

Ben değil, bir Hollandalı olan Lizzy van Leeuwen söylemişti bunu.

Haa! demek ki gayet tabii oluyormuş. Demek ki işe önce saçlardan başlamak gerekiyormuş.

Evet, devam edelim.

Halen, “nasıl olur efendim?” diyenlere hatırlatayım.

Yine bir kaç yıl evveline gideceğim, (neden derseniz bu günleri zaten biliyorsunuz ve geçmişi de ısrarla hatırlatmak istiyorum)

Bundan 9 yıl evvelinin Fransa’sında bunun örneğini yine görmüştük. Basını o zamanlar yakınen takip edenler durumdan haberdardır. Fransalı bir bakan, kendisine, “Domuz eti yiyor ve içki içiyor. Bizden biri” şeklinde takdim edilen bir gence alkış tutarak takdir etmişti. Demek ki bunların  içerisinde bulunup yaşayabilmek için, şartlardan bir diğer ikinci ve üçüncüsü ise; içki içip, domuz eti yemekmiş.

Eee?

Bu durumun Holanda ile alakası ne derseniz; bir-bir gasp edilen haklarımıza bakarak, yukardaki olayı da üzerine eklerseniz durumu çakarsınız.

ŞÖYLE Kİ:

Bir zamanlar Hollanda, evlilik yolu ile bu ülkeye gelmek isteyenlerin önünü kesmek için evlenen çiftlerden önce, 21 yaş şartını öne sürmüş, sonra gelir düzeyi şartını 1500 Avro’ya kadar çıkarmış, sonrasında ise Türkiye’de dil ve uyum sınavı şartını öne koşmuşlardı.

Bence şimdi tamamen anladınız!

Üzerinden bu kadar sene geçti. Avrupa Adalet Divanı önemli bir kararın altına imza atarak, Hollanda’ya, “Türklere bu yasayı uygulayamazsınız. Bu karar; Ankara Antlaşmasının 9'uncu maddesi (eşitlik ilkesi) ve Ortaklık Konsey Kararı 1/80, 13'üncü maddesine göre, Türkler için dil ve uyum sınavını zorunlu hale getirilmesini yasaklamaktadır.dedi.

Ancak siyasilerin aynı tamtamları şu günlerde yine çalmaya başladı. Özellikle de koalisyon hükümetinin ortaklarından Demokratlar 66 (D66) ve Hristiyan Demokratlar’ın (CDU) baskısı sonucu, yurtdışındaki dil ve uyum sınavı şartı 1 Ocak 2021’den itibaren yeniden geliyor.

Niye geliyor?

Saçımız sarı değil de ondan.

Niye geliyor?

İçki içmiyor, domuz eti yemiyoruz da ondan.

 

Peki bu yasa Avrupa Birliği’nden olanlar için geçerli mi?

 

Hayır!

Dili nerde öğreneceksin?

Türkiye’de.

Niye burada değil de Türkiye’de

Amaç üzüm yemek değil, bağcı dövmek de ondan.

Yani demek istenen artık açık ve seçik ortada aslında. Farkına varmayanlar için bir kez daha hatırlatayım!

Bu işin kibarcası; “Artık sizi is - te - mi - yo - ruz. Gelmeyin, hatta gidin” demek oluyor bana göre.

Yani sözün özü şu ola ki; Bu ellere uyum sağlamak için önce saçınızı sarıya boyatıp, sonra da domuz eti ve içki şartlarını yerine getireceksiniz. Yoksa; okul, sınav, uyum, eğitim, yaş, baş veya başörtüsü v.s bahane.

Bu şartları yerine getirmediyseniz. Yani Hollandalılaşamadı veya ötekilileşemediyseniz, haliniz nice demektir! Bir şey bilmeyen, geri kafalı ve cahil damgasını yer ve toplumdan, yani Hollanda’dan dışlanırsınız.

Şu an olduğu gibi.

Haa!

Bu bile ne kadar işe yarar o da ayrı bir muamma ya, neyse!

Bu arada ekleyeyim. Bir bilimsel sonuca göre dil cambazların oyunu olan tekerlemeler, çocukların ana dillerini güzel ve doğru biçimde kullanma becerisini geliştirmede oldukça yardımcı oluyormuş.

Ne dersiniz?

Birileri çocukların ana dilini geliştiriyoruz diye bize kızmasın sonra?

Vesselam,