<p>Son günlerde haber ajanslarından geçen “hayret makamında”  haberlerle hayretler içinde olan biteni anlamaya çalışıyorum. Herkes barış iyilik huzur istiyor fakat yüzlerde savaş boyaları, ağızlarda ne anlama geldiği belirsiz akıl tutulması içinde hezeyan yaşayan insanların talihsiz cümleleri…</p><p>Ortamı bile isteye flulaştırmaya çalışan bir kesim zavallının (Rabbimin izniyle hedeflerine varamayacaklarına dair umudumu yitirmedim ve bu sebeple dua zırhını kuşanmayı hafife almıyorum. Rabbim devletimizi korusun, insanımızı ve ümmeti korusun)…</p><p>İyide ey akl-ı selim herkes ( zira herkes en iyisini kendinin düşündüğünü iddia ediyor) !!! sen iyi ben iyi onlar iyi ya bu sokaklarda sırf devlete millete hatta mazluma zarar vermek için sağa sola saldıran kötüler kim?! “Kabahat ve kötü amel top gibidir kimse uzun süre elinde tutmaz ve üzerine almaz fakat önüne gelen bu topu başkasına atmaktan da geri durmaz kötülük oyunu böyle sürer gider” derdi annem …Bizler biliyoruz ki ortada  oyun ve oyuncular varsa bundan nemalanan kendini besleyen bir zihniyette var …çünkü bizim tarihimiz ve coğrafyamız bu kirli oyunların oynandığı hikayelerle dolu…millet olarak çok sınavdan geçtik ve hala geçmekteyiz…</p><p>Fakat asıl olan tablonun ya da resmin bütününü görmek ve bunun gereğini yapmaktır… Çünkü mikrobun yapısını inceleyen bir bilim makrodaki tahribatı ve gidişatı göremez, anlayamaz ve gereğini yapamaz bu mümkün değil… Bu eşyanın yapısına aykırı…</p><p>Madem barış ve huzur istiyorsun elinde taşın, molotofun ne işi var diye sormazlar mı adama? Mademki zulüm bitsin istiyor, demokrasi her yerde hâkim olsun diliyorsun, sözüm ona amacın ve hedefin bu; ey batılı devletler! her taşın altından çıkan silahlar, ajanlar ve gırtlağınıza kadar battığınız kan da neyin nesi?! Yahu bırakın inanın sizsiz daha güzel bir dünya var içimizde… Fakat ne mümkün sömürgeleriyle ortadoğunun ve dünyanın her karış toprağına diktiğiniz gözlerinizle doymak, yetinmek bilmediniz… Elinizde gezdirip sağa sola gösterdiğiniz “ yapay efelik babından demokrasi zeybeğiniz “ bırakın hoş görüntü ile yüzlerde tebessüm oluşturmayı dillerde lanet ve bedduaya dönüşüveriyor…</p><p>Demokrasi ve insan hakları asırlardır bu coğrafyalardaki insanların maddesini sömürüp kanını içmekten kendinden geçmiş vampir edasıyla bir oraya bir buraya kılıç sallamaksa (ki buradan öyle görünüyor) çekin ve cehennemin en dibine gidin…</p><p>Demokrasi ve merhamet sizin kitabınıza sığmaz… Vandallık dersini provokatörleriniz eşliğinde öğrenmek, bilmek istemiyoruz ve istemeyeceğiz… Zira bu bizim ahlaki ve örfi kitabımızda yer almaz     (Vandallık veya akım olarak Vandalizm, bilerek ve isteyerek, kişiye ya da kamuya ait bir mala, araca ya da ürüne zarar verme eylemidir.</p><p>Vandal diye tanımlanan bir kişi; kırma, parçalama, yok etme, kesme, yakıcı madde atma, boya atma yoluyla sonucunu bilerek, başkasının ya da kamunun sahiplendiği, önemsediği ve değerli bulduğu bir maddeye (örneğin, okul araç-gerecine, müzede sergilenen tarihsel bir yapıta, resim galerisindeki bir tabloya) zarar verir. Terimin çıkış noktası Fransız Devrimi sürecinde bir din adamı tarafından Cumhuriyet Ordusu'nun bazı davranışlarını nitelemek için kullanılmasıdır. Henri Grégoire isimli bu papaz ordunun davranışlarını 455 yılında Roma'yı yağmalayan Cermen soyundan gelen Slav kökenli Vandallara benzetmiştir. Bknz.Wikipedia)</p><p> Ezcümle! Bizim bir vatanımız bir bayrağımız var ve ilişkilerimizi düzenlediğimiz geçmişte yaşadıklarımızdan ders alarak yola çıktığımız bir çözüm sürecimiz var… Tasını tarağını topla ve “Go home! ” bizahmet…</p>