Uzun vadeli planlar ve büyük emeklerle paralar harcanarak yapılan hemen her işin en önemli sorunu, bakımı ve korunmasıdır. Doğal olarak her yeninin eskidiği dünya kuralına tabi belediye hizmetleri de zamanla eskiyecektir. Ancak dışarıdan müdahalelerle bu eskime ve yıpranmanın hızlandırılması, hem harcanan kamu servetinin heba olmasına hem de kaliteli bir şehir hayatına mal olmaktadır.

Belediyeler, imkanları ölçüsünde planlamalarla sürekli olarak eskiyen yolları ve kaldırımları yenilemeye çalışıyorlar. En azından şehrimizde bu konuda yoğun bir çabanın olduğunu her yerde görebiliyoruz. Yeni yolların ve kaldırımların yapıldığı kadar, eskiyenlerin yenilenmesi ve yıpranan kısımların tamiri, ciddi bir enerji ve maddi harcama gerektiren işler olarak karşımıza çıkıyor.

Eskime ve yıpranmaların en temel ve belki de kurumlar bazında belediyelerimizin ilk sorumlu olduğu alanı; kullanılan malzeme kalitesi, yapılan işin işçilik kalitesi, doğru zamanda ve doğru yerde, doğru malzemenin kullanılmış olması gibi konular teşkil ediyor.

Yeni yapılan ya da bir sebeple büyük oranda tamir edilmesi gereken bir yolun, öncelikle gerçekten trafik ve iklim koşullarının da gözetildiği, eğim ve düzenlemelerin coğrafi şartlara göre olduğu kadar, seyahat emniyetine göre de yapılması gerekiyor.

Su birikintilerine sebep olan bir asfaltlama ya da kaldırım çalışmasının başarısız olduğunu söylemek için herhangi bir konuda uzman olmak değil; araçla o birikintiden geçmek ya da bir araç o birikintiden geçerken yanında bulunmak ve tepeden tırnağa pis su ile ıslanmak yeterlidir.

Aynı şekilde kaldırımlarda da; yapım hatası sonucu oluşan su birikintileri veya bozulmalar nedeniyle oluşan alanlardan geçerken yaşadığımız tatsız sürprizlerin, hangi harika mühendislik ya da müfettişlik faaliyetleri sonucu karşımıza çıktığını pek düşünmemize gerek kalmıyor.

Hep söylediğim gibi; biz vatandaşız, işin teknik boyutunu ya da imkanların sınırlarını bilmeyiz pek! Aklımızın aldığı en net veri, çöküntü ya da çıkıntılarla uğraşmadan, sorunsuz bir araç seyahati ya da çukura basma derdi olmadan kaldırımda yürüyebilmekten ibarettir.

Belediyelerimizin yaptığı onca güzel işin, eksiklerine rağmen varlığını yaşayarak tecrübe ettiğimiz, yol ve kaldırımın karşılaştığı ikinci ve en anlamsız yıkım faaliyeti ise; gerek kurumsal gerekse kişisel maksatlarla icra edilen, bazı kazı ya da sökme işleri oluyor.

Bir bakıyoruz, mis gibi asfaltın ortasında bilmem hangi internet altyapısı ya da enerji şirketine ait kepçeli araçlar kazı yapıyor. Ardından birkaç güne işleri bitiyor ve kazdıkları alanı toprakla üstün körü doldurup, gidiyorlar. O alan trafiğe açık bir yolda ise, onlarca belki yüzlerce araç bu çukurlara düşüyor, belki bilmem kaç kez o çukurlardan kaçmak isteyen araçların atlattığı ya da atlamadığı kazalar yaşanıyor.

O alan; yaz ise pis bir toz kaynağı, kış ise pis bir su birikintisi oluyor. Şirketin açmayı çok iyi bildiği ve becerdiği asfaltı, kapatmayı bilmemesi ya da becerememesinin mantıklı bir izahını biz bilmiyoruz. Belki belediyelerimiz biliyorlardır. Çünkü o tahribatı yine belediyeler tamir etmek zorunda kalıyor. O tamirat yapılıncaya kadar vatandaş olarak bizim çektiğimiz gereksiz sıkıntı ile belediyenin yaptığı gereksiz harcama ortada kalıyor.

Bu firmaların ya da inşaat gibi bir gerekçe ile kaldırım ve yolları tahrip eden herkesin mutlaka belediyelerden izin alması gerektiğini zannediyorum. Öyle ya, bu yolların ve kaldırımların yapıcı ve koruyucusu belediyeler olunca, yetkilisi de herhalde onlardır. Onlardan habersiz bir kazı yapılamadığı gibi, kazılan yerin öylece bırakılıp gidilmesi de mümkün olmamalı!

Herhangi bir vatandaş nasıl keyfi istediği gibi bir yeri kazıp, kaldırım ya da yolu tahrip edemiyorsa veya ettiğinde cezası varsa -ki herhalde vardır-, firmaların da takip edilmesi ve hem maddi kaybın telafisi sağlanmalı, hem de oluşan ve bir daha asla orijinali gibi olamayacak olan tahribatın faturası kendilerine ödetilmelidir.

Hiçbir asfalt tamirinin orijinalinin yerini tuttuğuna şahit olamadık henüz, aynı şekilde kaldırım taşları da bir kere yerlerinden oynadı mı bir daha eskisi gibi düzgün ve kullanışlı olamadığı gibi, görsel kalitesini de koruyamıyor.

Belediyelerimizden ricamız; yollarımızı yaptıkları kadar sahip çıkmaları, kaldırımlarımızı düzenledikleri kadar korumalarıdır. Oluşan keyfi müdahale ve olduğu gibi bırakıp gitme rahatlığı manzarasının önüne geçilmesi, vatandaş olarak bizim belediyelere olan kurumsal saygımızı artıracak ve aramızda benzer işler yapmaya kalkacaklar için de verilmiş birer ders olacaktır.

Denetleme kamu düzeninin en değerli parçasıdır. Bunun yerel otoriteler tarafından hissedilir biçimde uygulanması, bir şehir disiplini ve kamu düzeni oluşumunun vazgeçilemez yoludur.

Bastığımız yeri toprak diyerek geçmeme eğitimi ile büyüdüğümüz bir memlekette; bastığımızın kaldırımların ve geçtiğimiz yolların da sahipsiz olduğunu zannettirmemesi gerekiyor.