Cumartesi günü, İsrailoğulları’nın ibadete ayıracaklarına ve çalışmayacaklarına dair Cenab-ı Allah’a söz verdikleri gündür.
*
Misaklarına göre, cumartesi günü tatil olacak, ibadet edip Allah'ı öven tespihatlar yapacaklar ve çalışmayacaklardı.
Ahd-i Atîk’te İsrâiloğullarına cumartesi günü yapmaları yasaklananlar arasında Yemek pişirmek, besin toplamak, ekip biçmek, ateş yakmak, odun toplamak ve yük taşımak av yapmak gibi şeyler de vardı.
*
Davûd (a.s.) zamanında sahil kenti olan Eyle kasabasına, İlahi hikmet gereği yılın bir ayında her taraftan balıklar akın eder, neredeyse su görünmez olurdu. O ayın dışında ise sadece cumartesi günleri balık gelirdi.
*
Bu durum, cumartesi günü çalışmayacaklarına, sadece ibadetle meşgul olacaklarına dair Cenab-ı Allah’a söz veren Yahudileri tahrik ediyordu. Balıklar sürüler halinde geliyor ama misâkları gereği onlar sadece bakıp duruyorlardı. Tabii bu durum Yahudilerin hoşuna gitmiyordu.
*
Derken bir kurnazlık düşündüler. Deniz kenarında dalyanlar yaparak cumartesi günü akın eden balıkları ağların arasına hapsedecekler, pazar günü de ağda biriken balıkları toplayacaklardı.
*
Böylece güya cumartesi yasağını çiğnememiş olacaklar ama dünyevi kazançlarını da yapmış olacaklardı. İçlerinden bazı aklıbaşında kimseler bunun Allah'ı kandırmaya çalışmak olduğunu söyleseler de dinleyen olmadı.
*
İsrailoğullarının bu itaatsizliğini Kur’an-ı Kerim Peygamberimiz Efendimiz (s.a.s.)’a hitaben bize şöyle bildiriyor:
“Onlara deniz kıyısındaki kenti sor; hani Cumartesi günü aşırılık ediyorlardı. Cumartesi günleri balıklar sürülerle geliyor, diğer günlerde gelmiyorlardı. Yoldan çıktıkları için böylece onları, yıpratıcı bir imtihandan geçiriyorduk. İçlerinden bir topluluk şöyle demişti: “Allah’ın yok edeceği ya da şiddetli azaba çekeceği bir kavme ne diye öğüt veriyorsunuz?” Dediler ki: “Rabbinize karşı yüzümüz olsun diye, belki de çekinirler. Ne zaman ki, kendilerine verilen öğüdü dikkate almadılar, kötülüğe karşı mücadele verenleri kurtardık. O yanlışı yapanları da, yoldan çıkmalarına karşılık kötü bir azaba çarptırdık. Yapılan engellemelere baş kaldırıp direnince onlara, “aşağılık maymunlar olun” dedik.” Rabbin, kıyamet gününe kadar onlara, en kötü cezayı vermeye çalışanları üzerlerine salacağını o gün ilan etti. Senin Rabbin, suçun karşılığını elbette çabuk verir. Bir de o, elbette bağışlayıcıdır, ikramı boldur. (A’raf 7/163-167)
*
Kuran-ı Kerim’de yasağı ihlal eden Yahudilere Cenab-ı Allah’ın “Aşağılık maymunlar olun!” buyruğunun fiziksel bir dönüşmeye mi, yoksa ahlâkî ve mânevî bir değişim ve bozulmaya mı işaret ettiği hususunda açıklama yoktur.
*
Bazı Müfessirler, bu buyruk üzerine cumartesi yasağını çiğneyenlerin bedenlerinin maymunlar haline dönüştüğü görüşündeler. Diğer bazılarına göre de “Aşağılık maymunlar olun!” ifadesinin temsilî bir ifade olduğu, onların sadece kalplerinin değiştiğini, (yoksa bedenî olarak) maymunlara dönüşmediler görüşü var. (Doğrusunu Allah bilir)
*
Netice, verdikleri sözde durmayarak ilâhî hükümleri çiğneyen İsrâiloğulları, Cenab-ı Allah tarafından fiziksel veya ruhsal olarak, ahlâkî tutum ve davranışları itibariyle maymun haline getirilerek, çağdaşları için Cenab-ı Allah’ın hükümlerine başkaldıranların ne hallere düştüğünü gösteren korkunç bir örnektir.
*
Bu ibret verici olaydan Müslümanlar olarak kendimize pay çıkartmalıyız. İlahi buyrukları ihlal edecek kurnazlıklara tenezzül etmemeliyiz. Allah belki bizi bedenen maymuna çevirmiyor, ama ruhsal ve ahlaki olarak maymun olmamız içten bile değil.