Etyen mahcubyan pazar günü ekonomi ile ilgili bir yazı kaleme aldı. Bir çoğumuzun rahatsızlığını ve söylemek istediklerini dile getirdi. Bilindiği üzere, ülkemizde de bir çok ülkede olduğu gibi dolara bağımlılık devam ediyor. Döviz fiyatlarının yükselmesi, ülkemiz ekonomimisine zarar veriyor ve tüm ürünlerde zam'ların hemen uygulanmasına sebep oluyor. Bu da hem vatandaş açısından, hem de büyümeye endeksli ülkemiz açısından, ekonomiye büyük zararlar veriyor. Gelin, Etyen Mahcupyan'ın karar gazetesinde ki yazısının bir bölümüne beraber bakalım.

"Gülenci darbe girişimi sonrasında ekonomik aktörler darbenin ‘yapılmasını’ değil, ‘karşılanmasını’ önemsediler. Nitekim Ekim ayı başında dolar 3 liraydı… Geçen 3,5 ay sonunda düşürme müdahaleleri ile geçen haftayı 3,73’ten kapattı. Ortada yeni bir darbe girişimi olmadığı gibi, hükümetin doğru karar vermesini engelleyecek bir ortam da yok.

TÜRK LİRASININ DEĞERİ DÜNYADA AZALIYOR

Gelinen noktanın bizim yanlışlarımızdan kaynaklandığını gösteren en belirgin husus ise TL’nin sadece güçlü para birimlerine değil, dünyadaki tüm paralara karşı kaybetmiş olması.

Ekonomi yönetimi açısından akılcı olan tedbir kısa vadede dövizin yükselmesinin önlenmesi, orta vadede ise güven artırıcı yapısal reform adımlarına girişilmesiydi.

Ama tam aksi yapıldı. ‘FETÖ ile savaş’ başkalarına doğru genişletildi. Kişi ve şirket mallarına el konuldu. Batı düşmanlığı körüklenirken güven ortamı zedelendi. Gerçeklikle ilişkisi olamayan bir faiz ‘teorisi’ yüzünden Merkez Bankası paralize edildi. Bu arada yapısal reformlar ağza bile alınmadı, siyasi kutuplaşma derinleştirildi ve nihayet demokratik zaafı olan bir yönetim sistemi önerisi yapıldı…

Yurt içi veya dışı sermaye sahiplerinin bu tablo karşısında nasıl bir tutum almaları bekleniyordu? Bugün TMSF’nin el koyması sonrası birçok şirketin bankalardaki teminatı kredibilitesini yitirdi, çünkü devletin ekonomi dışı bir karar almayacağından kimse emin olamıyor. Öte yandan döviz kredisi kullanan birçok şirket dövizin daha da yükselmesi durumunda iflas noktasına gelmekten ürküyor.

Çıplak gerçek şu: Türkiye ekonomisinde döviz artışı faiz artışına nazaran büyümeyi çok daha olumsuz etkiliyor. Bu yapıyı kuran ve işleten hükümet kendi ürettiği sistemin özelliklerinden bihaber olabilir mi?

Sonuçta “Merkez Bankası’nın yeterli aksiyon almayabileceği” beklentisi finans dünyasına yerleşmiş durumda. Merkez Bankası siyasetin altında kaldı, prestij kaybetti ve bunun sorumlusu belli.

YANLIŞI BİZ YAPIYORUZ

Geçmişte Türkiye spekülatif işlemlerden faydalandı çünkü doğruyu yapıyordu. Şimdi zarar görüyor çünkü yanlış yapıyor. Kimse bizi yanlışa zorlamıyor. Biz yapıyoruz… Kimse bize operasyon çekmiyor. Operasyonu biz kendimize çekiyoruz!

Şimdi yapılması gereken “TL’nin reel getirisini güçlendirecek adımların” atılması. Yani enflasyonun üzerinde mantıklı ve tutarlı bir faiz oranını istikrar üretecek şekilde korumak ki sonrasında yine istikrarı bozmadan düşürülebilsin. Çözüm bankaları ve iş dünyasını tehdit etmek ya da döviz sahiplerini terörist ilan etmek değil. Bu tutum güveni daha da azaltıyor, ekonomiye ilişkin karamsarlığı artırıyor ve gerekli faiz marjını da büyütüyor.

Hiçbir sebep yokken kendimizi getirdiğimiz şu noktaya bakarken insan düşünmeden edemiyor… Belki de üst akıl denen şey kendi akıl eksikliğimizden başka bir şey değil."        ( Etyen mahcubyan KARAR)

DOLARIN YÜKSELMESİ HEPİMİZİ İLGİLENDİRİYOR

Dövizin yükselmesine duyarsız kalamayız. Çünkü hepimizi etkiliyor. Bizi ne kadar da rahatsız etsede, tüm dünya, hesaplamaları dolar üzerinden yapıyor. İş adamlarımız, yurt dışından aldıkları makina ve hammaddelere genellikle dolarla borçlanıyor. Doların yükselmesi karlılığı azaltacağı veya zarara dönüşeceği için fabrikaların kapanma riski var. Fabrikaların çalışamaması durumunda işsizlerimiz artacağı unutulmamamlıdır.

MAAŞ FARKLARI

Memur maaşı 2016 yılı başında 840 dolar olurken, 2017 de 670 dolara gerilemiş durumda. Asgari ücreti dolar üzerinden değerlendirdiğimiz de 2016 başında 450 dolara gelirken, bu gün 350 dolara tekabül ediyor.

Dövize bir an önce doğal yollarla müdahale edilmelidir. Merkez bankası elindeki olanakları doğru bir uygulamayla kullanmalı, bu ülkenin can damarı olan ekonomiyi bir an önce rahatlatmalıdır. Çözüm üretilmediği takdirde ülkemiz ekonomisi çok büyük zarar görecektir.  Dua ile