Bütün olumsuzlukların , düzensizliğin, adam olamamışlığın , ahlaksızlığın tek sorumlusu gençlermiş gibi lanse eden yetişkinler hiçbir zaman gençlerin bir kusuru varsa bu kusurların baş sorumlusunun da kendileri olduğunu unutmamalıdır. Gençler bizim geleceğimizdir diyen yetişkinler hiçbir zaman yaşanan anı yönetme çalışmalarına gençleri ortak etmeyerek onlara geleceği

göstermek türünde bir imkan da sunmamaktadırlar. Mesela hiçbir siyasi partinin başkanı ve yönetimi gençlerden değildir. Hiç bir STK nın başkanı olarak bir genci göremezsiniz. Kurum idari amirleri arasında da genel itibari ile gençleri göremezsiniz. Yani gençleri geleceğe ertelemede oldukça maharetliyiz. Oysa gençler yaşanılan anın sahiplerindendir. Yaşadığımız anın bir ortağı da onlardır. İnsan yönetim erkin'i paylaşmak istemediği gibi zamanı da paylaşmak istemiyor. Gençler geleceğimiz olduğu kadar aynı zamanda şimdimizdir de. İnsanı

zaman ve mekan tanımlar. Zaman ve mekanı kısıtlanan her insanın tanımı mesuliyeti tefekkürü ve ameli eksiktir. Bir geleneğe, memlekete, kültüre ait olduğunu bilen insan köklerini hisseden dev ağaçlar gibi bakar hayata. Çocuklar ebeveynleri ile birlikte büyüdükleri zaman hem ilgi ve sevgi ihtiyaçlarını gideriyorlar hem de onların tecrübe ve birikimlerinden yaşamın doğal üreticiliğinde faydalanıyorlar. Dede ve ninesi ile birlikte büyüyen çocukların kelime hazinesi, yemek ve ev kültürü adap ve edeplerinin böyle bir ortamda büyümeyen çocuklara nazaran daha iyi olduğu

kesindir. Bu yüzdendir ki sıla-i rahim önemlidir. Sadece anlatarak veya okulda ders vererek fark etme, bilme, öğrenme ve kavramanın yeterli nitelikte olmayacağının şuurunda olmalıyız .Çocuklar ve gençler başta olmak üzere herkes için en önemli öğrenme yöntemi birlikte yapmak, yaşayarak öğrenmek, deneyimleyerek kavramak, bunun yanı sıra kültür ve sanatın dolaylı ve doğal kavratmalarından faydalanmaktır. Birçok kesimden gençlere ulaşamıyoruz söylemlerini çok duyarız. Bu da düşündüğünüz zaman aslında ciddi bir sorun. En

başta da Eğitimciler, dini önderler,  gençlik kuruluşları yöneticileri, siyaset ve devlet adamlarının gençleri anlamada, gençlerle etkileşimde ve onlara ulaşmada başarılı olması o toplumun gençleri ile birlikte yol almasını sağlamaya yeter. Peki gençlere neden ulaşılmıyor? Çünkü gençlere ulaşamamanın nedeni, ulaşma anlayışı ile bu hedefin gerçekleştirilmesinde izlenilen yoldur. Ulaşmak kavramını tam anlamlandırmadan, zihnimizde yer etmeden harekete geçirirsek tabii ki ulaşamayız ve her zaman mızmızlanır dururuz. Burada

gençlere ulaşmadaki en önemli yol gençleri doğrulara ve iyiliklere sevk etmek, onları korumak, yanlışlarını düzeltmeye yardımcı olmakla olur. Ulaşmaktan ziyade ulaşılmak olması daha mantıklıdır. Çünkü genç arayandır, sorandır, soruşturandır,  farkında olandır. Tabii ki bu durumda anlatmak yerine anlamak, konuşmak yerine dinlemek ile olur. Günümüz sivil toplum kuruluşlarının temel problemlerinden biri de gençlik çalışmalarında gençleri müşteri gibi görmeleridir. En büyük sıkıntılardan biri de karar mekanizmalarına dahil etmemeleri dahil edilseler bile fikirlerinin dikkate

alınmamasıdır. İnsan çoğu zaman yeteneklerinin katilidir. Bunda hayal kurma, icat çıkarma, her düşünceyi boş ver diyen çevresi de suç ortağıdır. Eğer Gençler bizim geleceğimiz ,elimizin ,zihnimizin kalbimizin mirasçısı olacaksa onları sürekli suçlamaktansa onların değerli olduklarına, karar süreçlerinde gençlerin de söz sahibi olduklarına yetişkinler olarak samimiyetle inanmalıyız. Bizim kurtuluşumuz yetişkinlerin tecrübesi gençlerin enerjisi olacaktır.