Rivayete göre Kuss bin Sâide, İyâd kabîlesinin reisi olup Peygamber efendimiz (s.a.v) daha dünyaya gelmeden önce Îsâ aleyhisselâm’ın dînine tabi olan önemli bir şâirdi.
O dönemde Arapları içinde öldükten sonra dirilmeye inananlardan biri olduğu, yalnız Allah’a inandığı, Araplar’ı putlardan uzak durmaya, Allah’a ibadet etmeye çağırdığı ve onlara yakında bir peygamberin geleceğini haber verdiği de nakledilir.
Kısa ve öz konuşmasının yanında etkileyici ve secili ifadeler kullanmasından dolayı belâgatı “Kus’tan daha beliğ” ifadesiyle darbımesel haline geldiği gibi, onun Araplar’ın hakîm ve hakemi diye anılmasına da yol açmıştır.
Yaşı hayli ilerlemiş bir pîr-i fâni olan Kuss bin Sâide, İslâm’dan önce Arabistan’ın çeşitli bölgelerinde kurulan ve Araplar’ın sosyal ve ekonomik hayatında önemli rol oynayan Mekke’nin güneydoğusunda Tâif ile Nahle arasındaki Ukâz Panayırı’nda, aralarında Hazret-i Peygamber’in (s.a.v) de bulunduğu cemaate bir hutbe verir.
“Ey insanlar!
Geliniz, dinleyiniz, belleyiniz, ibret alınız!
Yaşayan ölür, ölen fenâ bulur, olacak neyse olur.
Yağmur yağar, otlar biter; çocuklar doğar, anaların babaların yerini tutar.
Sonra hepsi ölüp gider.
Hadiselerin ardı arkası kesilmez; hepsi birbirini tâkib eder.
Dikkat edin, söylediklerime kulak verin!
Gökten haber var; yerde ibret alınacak şeyler var!
Yeryüzü serilmiş bir döşek, gökyüzü yüksek bir tavan.
Yıldızlar yürür, denizler durur.
Gelen kalmaz, giden gelmez.
Acabâ vardıkları yerden memnûn oldukları için mi orada kalıyorlar; yoksa alıkonulup da uykuya mı dalıyorlar.
Yemin ederim, Allâh’ın indinde bir dîn var ki, şimdi bulunduğunuz dînden daha sevgilidir.
Ve Allâh’ın gelecek bir Peygamber’i var ki, gelmesi pek yakındır.
O’nun gölgesi başınızın üzerine düştü.
Ne mutlu o kimseye ki, O’na îmân edip de, O dahî ona hidâyet eyleye!
Vay o bedbahta ki, O’na isyân ve muhâlefet eyleye!
Yazıklar olsun ömürlerini gaflet içinde geçiren ümmetlere!
Ey insanlar!
Gafletten sakının!
Her şey fânîdir, ancak Cenâb-ı Hak Bâkî’dir.
Birdir, şerîk ve nazîri yoktur.
İbâdet edilecek yalnız O’dur.
O doğmamış ve doğurmamıştır.
Evvel gelip geçenlerde bizler için ibretler çoktur.
Ey İyâd kabîlesi!
Hani babalarınız ve dedeleriniz?
Nerde soy sopunuz?
Hani o süslü saraylar ve mermer binalar yükselten Ad ve Semûd kavimleri?
Hani ya, dünya varlığıyla gururlanıp da kavmine; “Ben sizin en büyük ilâhınız değil miyim?” diyen Firavun ile Nemrut?
Onlar ki; zenginlikçe, kuvvet ve kudretçe sizden çok üstündüler.
Ne oldular?
Kara toprak onları değirmeninde öğüttü, toz edip savurdu.
Kemikleri bile çürüyüp dağıldı.
Evleri yıkılıp ıssız kaldı, yurtlarını şimdi âvâre köpekler şenlendiriyor.
Sakın onlar gibi gaflete düşmeyin; onların yolundan gitmeyin.
Herşey fânidir; bâki olan ancak Allah’tır.
O ki birdir, ortağı ve benzeri yoktur.
İbâdet edilecek ancak O’dur.
Evvel geçip gidenlerde ibret alınacak çok şeyler var.
Ölüm bir ırmaktır; girecek yerleri çok ama çıkacak yeri yoktur.
Büyük küçük hep göçüp gidiyor, giden geri gelmiyor.
Kesinlikle biliyorum ki; herkese olan size de, bana da olacaktır.”
Kuss bin Sâide bu güzel sözleri söylerken bahsettiği son Peygamber Muhammed Mustafâ’nın (s.a.v) orada bulunduğundan habersizdi.
Hz. Muhammed Mustafâ (s.a.v) Efendimiz’in, insanları İslâm dinine çağırmasına iki yıl kalmıştı.
Kendisi bir müddet sonra da vefât etti.
Efendimize peygamberlik geldiğinde onun kabilesi de gelip Allâh’ın Rasûlü’ne îmân etti.
Rasûlullâh (s.a.v) onlara, “Kuss bin Sâide’nin, Ukâz Panayırı’nda deve üzerinde: «Yaşayan ölür, ölen fenâ bulur, olacak olur!» diyerek hutbe okuduğu hiç hatırımdan çıkmaz. Bu hutbeyi okuyabilecek kimse var mı?” diye buyurdular.
Heyet, o hutbeyi kabîlelerinden hemen herkesin okuyabileceğini söylediler.
Âlemlerin Efendisi buna çok sevindi.
Orada bulunan Hz. Ebû Bekir (r.a.) da “Yâ Rasûlallâh, o gün ben de oradaydım, söylediklerinin hepsi ezberimdedir.” dedi ve hutbeyi baştan sona kadar okudu.
Arkasından İyâd kabîlesinden biri de kalkıp Kuss bin Sâide’nin şiirlerinden okudu.
Bu şiirlerde Peygamberimiz’in soyu olan Hâşimoğulları’ndan büyük bir peygamberin çıkacağı, açıkça bildiriliyordu.
Daha sonra Peygamber efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdular: “Allâh Teâlâ, Kuss bin Sâide’ye rahmet eylesin! O kıyâmet günü ayrı bir ümmet olarak ba’solunacaktır.