Geçen yazımda Hz. Âdem ve eşinin imtihanından bahsetmiştim. Hz. Adem ve eşi, kendilerine verilen imkanın (cennetin) ellerinden gitmemesi için şeytanın desiselerine inanmaları sonucu ilk hatayı yapmış ve yüce Allahın emirlerine karşı geldikleri için cezalandırılmışlardı.

Bu bize, bir insanın yaşamında hata yapabileceğini, ama tevbe kapısının her zaman açık olduğunu delilleriyle gösteriyordu.

Bu yazımızda inşallah yine zor bir imtihandan, dünya ve ahiret meyvesi olarak bahsedilen, çocuklarımızla imtihandan bahsedeceğiz inşallah.

  1. İBRAHİM’İN OĞLU İSMAİL’LE İMTİHANI

Ulu’l azm (yüce) peygamberlerden olan Hz. İbrahim as. Babil’de başlayan hayatını Mısır’a, daha sonra kutsal beldelere, önce Mekke’nin, (kabenin toprak altında kalarak kaybolduğu bölgeye, daha sonra kudüs’e hicret ederek devam ettirmiştir.

Hz. İbrahim’in önceki eşi olan sare’den çocuğu olmamıştı Bu Hz. İbrahim’in bir imtihanıydı. Sare, Hz. İbrahim’in, çocuğunun olmasını istiyordu. Mısırda kendisine ve Hz. İbrahim’e, yardımcı olarak verilen, hacerle evlenmesini istedi.

Hz. İbrahim, Hacerle evlenmiş ve ondan İsmail dünyaya gelmişti. İsmail’in doğumuyla imtihan, yeni bir boyut kazanmıştı. Yani imtihan daha da zorlaşmıştı.

ALLAH EN GÜZEL VEKİLDİR

Hz. İbrahim’in ilk eşi olan sara, ismail doğduktan sonra, Hacer’le çocuğunu kıskanmış ve onları başka yerlere götürmesini istemişti. Hz İbrahim, eşi Haceri ve oğlu İsmaili o zaman boş bir yer olan bugün ki kabenin olduğu yere bırakmıştı.

Hz. İbrahime Allahu Teala öyle emir vermişti. Hacer kimsenin olmadığı bir yerde yalnız bırakılmasını önce anlamamıştı. Hz. İbrahim’e şöyle dedi; Ey İbrahim bizi burada yalnız başımıza mı bırakıyorsun. Hz. İbrahim cevap vermeyince o yine; Ey İbrahim bizi burada bırakmanı Yüce Allah’mı istedi! diye sordu. Hz. İbrahim onaylayınca, o zaman bir peygamber hanımına yakışanı yaparak “var git o zaman, o bize yeter “Allah en güzel vekildir (Hasbunallahi ve nimel vekil) diyerek Allaha teslimiyetini göstermiştir.

Ali-imran suresinin 173. Ayeti, Hz. İbrahim’in eşi hacer gibi, zorluklar karşısında nasıl davranılması gerektiğini biz müslümanlara öğretiyor. Yüce Allah şöyle buyurur. Korkun denildiği zaman; bu söz onların imanını artırdı ve “ALLAH BİZE YETER O NE GÜZEL VEKİLDİR” dediler.

Bu ayet bizlere sadece zor zamanlarımız da değil de, her zaman rabbimize sığınmamız gerektiğini gösteriyor.

Hz. İbrahim zor olan bu kararı, Allahu tealanın bir emri olarak ve bunun bir imtihan olduğunu hem kendisine, hem eşine ve hem de bizlere ispatlayarak vermiştir.

İMTİHANDA YARDIMCILARIMIZ

Burada insanın tek başına olmadığını, bilhassa yakın çevresiyle, eşinin, çocuklarının da kendisiyle beraber imtihan edildiğini, bu örnekle daha iyi görüyoruz.

Hz. İbrahimin eşi (hacer) Allahı çok iyi tanımıştı. Allahu tealanın her zaman ve her yerde inananların yanında olduğunu bilmesi ona bu cesareti vermişti.

Çünkü süt emen bir çocukla kimsenin olmadığı bir yerde kalmak, bırakın bir kadın için, Güçlü bir erkek için bile zordur. Ona bu cesareti veren gerçek imanın ta kendisidir. Her zaman İmanın olduğu yerde imkan da vardır.

  1. İBRAHİMİN RÜYASI

Saffat suresi 99-102. ayette geçtiği üzere ibrahim oğluna şöyle dedi; “Evladım, ben rüyamda seni kurban etmeye giriştiğimi görüyorum, nasıl yaparız bu işi, sen ne dersin bu işe! Oğlu; babacığım, Hiç düşünüp çekinme, sana Allah tarafından ne emrediliyorsa onu yap. Allahın izniyle, benimde sabırlı, dayanıklı biri olduğumu göreceksin! dedi.

Burada olayın tarihi boyutundan ziyade, imtihan boyutuna değinmeye çalışıyoruz. Hz. İbrahim rivayetlere göre, seksen yaşından sonra baba olmuştu. Hayatında, dünya nimeti olarak belki de en önemli varlığı, çocuğuydu. Allahu teala onun Halil’i (Dostu) olmasını istiyordu. Fakat halil olabilmek imtihanı kazanmaya bağlıydı. Rivayetlere göre Hz. İbrahim dört defa büyük imtihanla karşı karşıya kalmış ve hepsini de Allahu tealanın istediği gibi tamamlayarak Allahın Halili dostu olmaya hak kazanmıştı.

Bizlerin de çocuklarımızla olan imtihanımız, bugün farklı değildir. Bazen öyle oluyor ki, çocuklarımızı teknolojiye, modaya, modernizme veyahut zamana kurban edebiliyoruz.

Müslaman camialar olarak en büyük imtihanımız, çocuklarımızdır. Bizler bu ülkenin gelecekteki sahibi olan, yeni nesillerle daha çok ilgilenmemiz gerekiyor. Ümmetin geleceği bu çocuklarımızın yetiştirilmesine bağlıdır. Dua ile.