İnsanlar ve onların oluşturdukları toplumlar birbirleriyle sürekli etkileşim içinde değişir ve gelişirler. Bu kainatın en değişmez kanunudur aslında. Varolan herşey, yaratılan her varlık gelişir. Bunu en kolay, yaratılmışların en mükemmeli ve en üstünü olan insanda görmek mümkündür. Bu sebeble de haliyle insanların oluşturdukları topluluklar diğer varlıkların topluluklarıyla mukayese edilemez bir gelişme içindedirler.

Ne var ki; insanlar arasında da diğer varlıklara özenenlerin varlığı bir vakıadır. Vahşi hayvanlara özenenler toplumları da vahşi kurallarla yönlendirmekle tanınırlar. 

Münasebetlerinde temel kural ‘güç’, değişmez yasa ‘menfaat’tir! Sahip oldukları akıl onları vahşi yaratıklardan ayırmaya yetmezken, aksine daha tehlikeli hale getirebilmektedir.

Geçtiğimiz aylarda izlediğim bir belgeselde en tehlikeli hayvan sıralaması yapılıyordu. Belgeselin yapımcıları evrimci olunca bu sıralamaya dahil ettikleri ‘insan’ birinci sırayı almıştı. Bizim için bir kıymet-i harbiyesi yoksa da sanırım batının insanı getirdiği noktayı yine onlara anlatması bakımından dikkate değer.

Dünya emrine amade kılınan insan, o kadar kötü bir emanetçi oldu ki; bugün kendi yıktığı güzelliklerin ardından ağıtlar yakılıyor. Küresel ısınmalar, yokolan yeşiller, çekilen sular, azalan nimetler, çoğalan kavgalar ve savaşlar...

Umutları azaltan manzaralara rağmen, hazan mevsiminde bir bayrama daha ulaşmış olmamız bir müjdedir. Şartlar ne olursa olsun biz mutlaka bayramda gülümseriz! 

Bayram yakalarımıza takılan Allah’ın bir gülüdür çünkü! Yakasında Allah’ın gülü takılı olan gülmez de kim güler?

Ramazan ikliminden çıkış hüznünü engelleyen muhteşem ‘gül’,

bütün kırgınlıkları, dargınlıkları, kavgaları ve kinleri bitiren ‘gül’,

zenginlerin mallarını temizleyen günlerin ‘gül’ü,

yoksulların iki yakasını biraraıa getiren ‘gül’,

alınları parıldatan bir ‘gül’,

mazlumların, mağdurların alınlarını ak eden ‘gül’,

güçsüz bırakılanların gücü ‘gül’,

beli bükülmüşlerin, dizinin dermanı kesilmişlerin, gözünün feri sönmüşlerin kuvveti ‘gül’,

direnenlerin, mücadele edenlerin sadağında kalan bir atımlık ta olsa kainatı altüst eden cephanesi ‘gül’,

annesiz evlatların, evlatsız annelerin gönlüne ferahlık esintisi bir ‘gül’,

yerin ve göğün, güneşin ve ayın, gündüzün ve gecenin, sabahın ve akşamın, yazın ve kışın, baharın ve hazanın, toprağın ve taşın, etin ve tırnağın ayrılmaz harcı ‘gül’,

hayatın anlamı, ölümün canı ‘gül’,

harflerin şekli, kelimelerin bütünlüğü ‘gül’,

dünyanın süsü, cennetin gölgesi ‘gül’,

velhasıl sözün sonu, bayramın adı ‘gül’...

İşte bu yüzden, hem kendi adıma hem bu satırları okuyan herkes için duam; ‘Allah’ın gülleri yakanızdan eksik olmasın’ olacaktır...

Rasul-i Ekrem’in (sas) unutulmaz hatırası garipliğe bir virgül niyetine bayram hayatımızdan eksik olmasın! Hani O demişti ya; ‘Bu din garip başladı, garip olarak devam edecek. Gariplere müjdeler olsun!’ Garip kelimesinin türkçede tam karşılığı yine aynı kelimeden türetilen ama türkçeleşen ‘gurbetçi’dir. Bu dünyada ‘gurbetçi’ olarak yaşayanlara müjdeler olsun! Asıl ve ana yurdu ahiret bilenlere dünya gurbettir haliyle! İşte bu gurbetin bir nefeslik molası ise bayramdır. 

Bayramınız kutlu ve mutlu olsun!