Geçen haftalarda bir Cuma günü alışkanlık edindiğim ve her hafta vaaz ve hutbesini dinleyerek nasiplendiğim camiye yetişemeyince başka bir camide Cuma namazı kılmak nasip oldu.
Her hafta ziyaretime gelen ve Cuma namazına beraber gittiğimiz amcam da yine yanımdaydı. "Evladım, sizin bu imam haricinde belki birkaç imam daha vardır böyle konuşma adabını bilen, cumanın feyzini cemaate yansıtan; belki öyle bir imama daha denk geliriz" diyerek her zamanki camiye yetişememe üzüntüsünü olumlamaya çalışmıştı.
Ancak, o hafta gittiğim camide maalesef hayal kırıklığına uğradım. Gittiğim cami büyük bir cami, lokasyon olarak fabrikaların çok olduğu, işçi kesimin minibüslerle camiye taşındığı, cami etrafında araba park edecek yer bulunamayacak kadar yoğun olduğu bir camiydi.
Kürsüdeki hoca, “vatandaşların kendisine geldiğini, iyi ki varsınız hocam dediklerini, yaptıkları hizmetlerden dolayı kendisine teşekkür ettiklerini söylemişler, çocuklar kuran öğreniyorlar sizin sayenizde demişler. Hoca da kürsüden bu iş peygamberin şefaatiyle olduğunu, büyüklüğün kendisinde olmadığını, peygamberin büyük olduğunu anlatıyordu. Kendisi ile Peygamber Aleyhisselam arasında nasıl bir ilişki kurup benzetti hâlâ anlamış değilim.
Vaazın ilerleyen bölümlerindeki anlatım aynı mantık hatasıyla devam ediyordu: “Peygamberi seviyorum demekle sevilmeyeceğini, misalen fabrika sahibi patronu seviyorum diyorsunuz, ancak makineyi boş bırakırsanız onu sevmiş olmazsınız, çünkü o makineye trilyonlarca para bağladığını boş bırakılırsa, işin başında olmazsanız patron zarar edeceğini bu şekil bir sevme olmayacağını” anlatıyor ve bu benzetmeyi peygamberi sevmekle ilişkilendirip, peygamberin dediklerini yapmakla, çocuklarınıza kuran öğretmekle vb. ifadelerle peygamberin sevileceğini ifade ediyordu.
Cuma hutbesinde anlatımdaki kusurlar zinciri devam ediyordu: “Peygamberin Hz. Hüseyin’i çok sevdiğini şu ifade ile dile getiriyor "peygamberimiz Hz. Hüseyin ve Hasan efendilerimizi "haddinden" fazla severdi."
Hutbeden Aşure gününün faziletleri de nasibini şu ifadelerle aldı: Aşure günü on kişiye selam verilir veya bir kişiye on kere selam verilir. Aşure günü eve malzeme alırsanız yıl boyu bereket olur. Aşure günü yıkanırsanız yıl boyu ufak tefek hastalıklar görmezsiniz.
Namazdan çıktıktan sonra merakla internetten diyanetin bu haftaki hutbesine baktım. Hutbe konusu Aşure günüydü. Ama hocanın Aşure günü faziletleri adı altında anlattıkları neyse ki diyanetin hutbesinde yer almıyordu. Belki de tek sevindirici gelişme bu oldu.
Bir Müslüman olarak şimdi bu hutbenin neresine yanayım?
Hocanın kendisini öven birkaç cami cemaatinden kimsenin methiyelerini hınca hınç dolu cami cemaatine reklam vari bir biçimde onaylatmasına mı yanayım?
Bağlamından koparttığı hadiseleri alakasız bir şekilde kullanarak peygamberin şefaatini kullanmasına mı yanayım?
Peygamber sevgisini fabrikatör sevgisiyle kıyaslayıp bu ulvi duyguyu metalaştırmasına mı yanayım?
Peygamber Aleyhisselam’ın torunlarının sevgisini haddinden fazla ifadesiyle, örnek bir davranışı ve sevgiyi yanlış bir kelimeyle dile getirmesine mi yanayım?
Aşure gününün gerçek anlam ve öneminin anlatılacağı yerde bilinen hadis kitaplarında zikredilmeyen rivayetlerle aşure günü fazileti anlatılmasına mı yanayım?
Allah için söylüyorum, diyanet kurumu ne iş yapar, bünyesindeki hocalara en azından büyük camilerdeki, merkezi camilerdeki ve Cuma camilerinde ki hocalara vaiz eğitimi veremez mi? Ya da gerçekten vaaz etmesini bilen kişiler bu camilerde görevlendirilemez mi?
Din anlatıyorum diye sürekli sahih olmayan hadislerden bahsetmek, konuşma adabını bilmeden konuşmak gençleri dinden soğutmaktan başka bir işe yaramıyor maalesef. Çocuklarımız neden Vehabi oluyor, neden cumaya gelmiyor, neden deist-ateist oluyor dememek için bir an önce hocaların eğitime alınması lazım.
(Hakkıyla görevini ifa eden imam hatipleri tenzih ediyorum, bilakis onların hakkını da teslim etmek için bu uyarılara dikkat çekmek istiyorum.)