Allahu Teâlâ kuranı kerimde şöyle buyuruyor: Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun! Bu, takvaya daha çok yakışan bir davranıştır..." (Maide suresi, 8)
Peygamberimiz "Bir Müslüman ister yakın, ister uzak akrabalarına karşı olsun, söz ve davranışlarında adaletli olması gerekir.
İmam Ebu Hanife diyor ki:
`Gerek dost gerekse düşman hakkında olsun, sözde adil olmak demek; Rabbinin rızasının ve gazabının bu noktada değişmeyeceği anlamındadır. Aksine kişi, en yakınına karşı da olsa, asla haktan ayrılmamalı, sevdiğine ve yakınına meyledici bir tavır içinde olmalıdır.`
Bu gibi konuların bu günlerde çokta hafife alındığını görmek bir Müslüman olarak beni rahatsız ediyor ancak idarecilerimiz farkında değil, nitekim kul hakkının ne manaya geldiğini bilen bir toplumuz.
Bu dünyanın öbür tarafının da var olduğunu biliyoruz mahşeri bir hesabın olacağından da şüphemiz yoktur.
Adalet en başta “doğru” olmayı gerektirir. Gerektiğinde risk almayı hatta doğruluk adına kötü olmayı göze almaktır. En yakınlarının, sevdiklerinin aleyhine; düşmanının lehine karar verebilmektir kimi zaman
İyiyi kötü, kötüyü iyi olarak görmek ve bu şekilde bir tepki ve tutum içinde olmak olayları ya da kişileri değerlendirmede kullandığımız ölçütün bozuk olduğunu gösterir. Ölçüt yanlış ise, değerlendirmeler çoğunlukla yanlış olacak, bu değerlendirmeler sonucunda sergilediğimiz davranışlar ahlaki olmayacaktır. Böyle bir durumda ilk yapılması gereken, ölçütü yani değerlendirme kriterlerimizi değiştirmektir. Kılavuzumuzu ve istişare heyetimizi iyi seçmektir.
Diyelim ki niyetimiz temiz; olayları, fikirleri ve kişileri değerlendirme kriterlerimiz de hak ve adalet ekseninde olsun. Bu tabii ki her davranışımızın ya da her kararımızın doğru olacağı anlamına gelmez. Ancak temel-kök sağlam olur. İnancımız sağlam olur. Bilmeden ya da unutarak hatalar yapabiliriz. Mutlak adalet sahibi elbette ki sadece Allah’tır. Ancak yaptığımız hatalar, tamir edilebilir ve sıkça tekrar etmeyen cinsten olacaktır, ahlaki bozukluk temelinde olmayacaktır.
Bir kişiye karşı yapılmış haksızlık, bütün insanlığa karşı yapılmış haksızlık demektir.
Adil insan, nefsine ağır ve acı da gelse, hak olanı bulmaya, haklıyı ortaya çıkarmaya karar verir. Ne kendini kayırır, ne de sevdiklerine arka çıkar. Ne olursa olsun hakkı arar, haklıyı bulur, hakkını verir.
Adaleti sağlarken sapla samanı, kuru ile yaşı, haklı ile haksızı ayırmak zorunda. Eğer bunlara riayet etmez isek ne haktan ne de hukuktan söz edebiliriz. Bu yöneticiler için kaçınılmaz konuların başında gelmektedir. Eğer bir insan haksızlığa uğradığı halde haksızlığı giderilemiyorsa bunun vebali ve günahı, oradaki idarecilerin üzerinedir. Hz. Ömer’in dediği gibi Dicle kenarında bir kurt bir koyunu yese, Allah adaleti gelir onu Ömer'den benden sorar. Ağzımızda düşürmediğimiz adaletimiz eğer kurunun yanında yaşında yanması ise diyecek hiçbir lafım yok. Yok, eğer kurunun yanında yaşı yakmıyorsak, hepimizin malumu olduğu üzere haksız yere görevinden uzaklaştırılanların ivedilik ile araştırılıp görevlerine iade edilmesidir.
Yurt genelinde FETÖ operasyonları devam ederken dalga dalga yapılan bu operasyonlarda çok sayıda kişi gözaltına alınıyor ve tutuklanıyor. Ancak son zamanlarda operasyonların amacından saptığı ve hatta FETÖ ile alakası olmayan kişilerin de FETÖ'cü diye gözaltına alındığı ifade edilmeye başlandı. Bu hatalar Ak partiye karşı kurulmuş tuzak olduğunu ve ak partiye karşı sivil toplum kuruluşlarının kin ve nefretini artırmaya yönelik planlar olduğunu biliyoruz. Fakat ne hikmet ise hükümet bunu görmüyor. Gördüğü halde müdahalemi edemiyor veya yanlış mı yönlendiriliyor bilemiyorum. At itini it izinde ayırmak elbette hükümetin görevi.
Kişi suçsuzluğunu ispat zorunda değildir, devlet onun suçluluğunu kanıtlarla ispat etmek zorundadır. Evet, Bylock'çu atılsın, diğer programları kullanan atılsın, örgüt yöneticisi atılsın, emir komuta zincirine takılan atılsın, fakat onlar ile hiçbir şekilde örgüt bağlantısı olanları ayrı tutmakta bu hükümetin görevi. İnşallah haksız yere mağdur olanların mağduriyeti giderilir.
