Türkiye’de birçok meslek örgütü var.

Bunlar o mesleklerin haysiyetini koruyor ve kolluyorlar.

Örneğin odalar, barolar, borsalar, birlikler, sendikalar, cemiyetler…

Yani Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu da var, Berberler Odası da var. Gazeteciler Cemiyeti de var, Doğu Anadolu İhracatçılar Birliği de ...

Peki ya şu siyasetin haysiyetini koruyan bir yapı var mı?

Ya da şöyle söyleyeyim, olmalı değil mi? Bir sorun çözme sanatı olan siyasetin, bu ülkede son zamanlarda bir şov yapma sanatına dönüşmüş olması hepimiz için oldukça endişe verici bir durum değil mi?

Siyasete giren ya da siyasi yolla bir makam ve mevki elde eden biri, dilediği gibi konuşabilir mi?

Ya da canının istediği şekilde bu alanda atını oynata bilir mi?

Sanırım hepimiz bu soruya hep bir ağızdan “elbette hayır” diyeceğiz.

O halde siyasetin etik ahlakını koruyacak bir yapının acilen kurulması gerekmiyor mu?

Yoksa muhalefetin yalanlarını ya da iktidarın yanlışlarını kim düzeltecek?

Biz hakikati ve yalanı ve bunları ölçme yetkisini muhalefet ve iktidara mı vereceğiz?!

Peki ya ideoloji, izm ve ırkçılık üzerinden yürütülen siyasete ve siyasetçiye ne diyeceğiz?

Ya da siyasetin bunlar üzerinden yürütülmemesi gerektiğini kim söyleyecek ve belirleyecek?

Kim dur diyecek bu duruma?

Bir mekanizma devreye girmediği müddetçe sorunları çözmek için ortaya çıkan siyaset ve siyasetçiler çözüm değil sorun olmaya devam edecekler.

Oysa siyaset, yönetme, eldeki imkanları verimli kullanarak en iyi sonuç almak demektir.

Toplumu farklılıkları ile bir arada tutmak sanatıdır siyaset, büyütmek, geliştirmek ve kalkındırmak…

Siyaset, tutarlılık ve doğruluk sanatıdır.

Siyaset insanları adil bir şekilde yönetme sanatıdır.

İbn Âbidîn, "Siyaset, insanları dünyada ve ahirette, adalet ve menfaati için emniyette kılmaya çalışmaktır." der.

Yani siyaset ifsad için değil, imar ve ihya için vardır.

Öyleyse siyaset yalan söyleme sanatı değildir!

Siyaset kalp kırma sanatı değildir.

Siyaset ötekileştirme sanatı değildir.

Siyaset egosunu tatmin etme sanatı hiç değildir!

Siyaset hakikati inkar etme sanatı değildir.

Siyaset devesini her hâlükârda gütme sanatı değildir.

Siyaset kendi işini ve menfaatini bilme sanatı değildir.

Siyaset zalimleşme sanatı da değildir.

Siyaset kendi ırk ve izm’ini topluma deklere etme sanatı da değildir.

Siyaset batının kokuşmuş medeniyetini Müslüman halka empoze etme sanatı da değildir.

Siyaset, elde ettiği makam ve mevki üzerinden yargı dağıtma sanatı hiç ama hiç değildir.

Üzerinden para kazanacak, zengin olunacak, konum elde etme sanatı da değildir.

Siyasetin, mevcut hali ile tam tersi bir istikamete savrulduğu gerçeğine kim itiraz edebilir!

Yazık ki siyaset, erdemin, bilginin, merhametin, aklın çekim merkezi olacağı yerde kısa yoldan köşe dönmece oynayan, düzeysiz, menfaatperestlere göz kırpıp kapı aralıyor.

İçinde insani olanı barındırmayan her yapı gibi siyasetin de çoktan dibi bulduğunu söyleyelim de bahis kapansın.

Siyaset mi dediniz?

Başa, en başa dönerek bir başlangıç yapmaya yüreğimiz, donanımınız ne kadar el veriyor?

Dilerseniz lafı evirip çevirin, kem küm edin, dipte debelenmekten başka bir akıbeti yok bu siyasetin, siyasetsizliğin…