Turkiye'de "Türkiye Baas'ını" kurmak ve tıpkı Suriye'de olduğu gibi bunu mezhebî bir temele oturtarak azınlık hakimiyetiyle devleti ele geçirmek için yanıp tutuşan bir damar var.
*
"Arap Baharı" olaylarıyla başlayan toplumun "Demokratik haklar" isteği, Mısır'da, libyada, Sudan'da ve diğer bölge ülkelerinde Batı Emperyalizminin eliyle boğuldu.
*
Suud ailesi haraç vermenin yanında "Ilımlı Islam"a razı edildi. BAE ve diğer körfez ülkesinin başındakiler Batı Emperyalizminin uşaklığını yapmaya gönüllü razı oldular.
*
Suriye'ye gelince: Esed yönetimi, daha açıkçası Baas partisi "Hak-Hukuk" isteyenlerin üzerine ateşle gitti. Çoluk çocuk demeden katlima yapmaya başladı.
*
Baas yönetimine isyan edenler sünnilerdi. Çünkü Baas'ı oluşturan oligarşi eliti Nusayriydi. Dolayısıyla onların düzeni devam edecekti.
*
Rejim, Rusya ve Iran'ın da desteğiyle ülkede kalan sünnilere İdlib'i güvenli bölge ilan ederek milyonları orada temerkuz etti.
*
Bunlar ya Turkiye'ye sığınacak, ya da terörist damgasıyla yaftalandıkları için varil bombaları altında yok olup gideceklerdi. Böylece Suriye topraklar da temizlenmiş bir Nusayri ahalisine ve Rejimine kalacaktı.
*
Yazımın başında bahsettiğim ışte o damar, bu gün "vatan-millet-şehit" edebiyatı yaparak Turkiye'nin Suriye üzerinde yaptığı her operasyona karşı çıkıyor. Sanıyorlar ki, bir gün seçimle yönetimi ele geçirirlerse Suriye'deki Baas rejimi kendilerine destek olacak!
*
Şimdi çevrenize bir bakın, konuşanları dikkatle dinleyin, yazılanları titizlikle okuyun; Suriye harekatına kimler hangi saiklerle karşı çıkıyorsa bilin ki onların gönlünde Turkiye Baas'ı yatıyor.
*
İşin özeti budur...