ÖYLE İSE TEKRARDAN SORALIM, DİN NEDİR?

Öyle ise tekrardan soralım, din nedir?

DİN; insanı ilgilendiren, her konuda sözü olan, insanların leh ve aleyhinde yasal ve yasakları, emir ve nehiyleri olan gücün, tüm emirlerinin paketi adına verilen bir isimdir.

Yasalar, kanunlar emir ve yasaklar, etik kurallar, adet ve gelenekler, ticari ikili ilişkiler ve daha nice olgular, insanı çevreleyen her şeyi içinde barındıran emirlerin paket adıdır din.

Eğer din kelimesinin mana ve mefhumunu iyice anlamadan, her şeyi Allah’ın iradesine sunmadan,  neye inanırsak inanalım, inandığımız o şey her ne ise, o başımızın belası şirk olacaktır.

Bu bağlamdan sonra derim ki, kişinin dini, bu paketteki emirlerin sahibine göredir, emirler kimin veya neyin emir ve yasalları ise, yaşamdaki bağlayıcı buyruklar kiminse o din onundur, Yahudilik veya Budizm’ veya komünizm, İslam veya demokrasi fark etmez, şekillenen hayattaki emir ve kurallar kime aitse, o din odur ve o kişi o dindendir.

İslâm inancına göre din, vahiy yoluyla Allah tarafından insanlara uyulması için peygamber aracılığı ile gönderilen ilahi emirler olup, bu emirlerin paket adına da İSLAM denir.

Bunun yanında etik kurallarını, hayatın dinamiklerini, yaşam kurallarını ana yasalarını İslam’dan edinmemiş, beşer öngörüleri üzerinde şekillenen demokrasi, laiklik, komünizm veya kapitalizm de aslında birer dinlerdir. Bu kurumları benimseyenler de o dindendir.

Her ne kadar birileri bunlara direkt olarak din demeyip toplum idaresi, halkın egemenliği, bireysel halkların korunması isimlerini veriyor olsa dahi, Allaha göre bunlar, Allah’ın iradesine rağmen, Allah’ın dinine karşı ilan edilen dinlerdir.

Bir sistemin adı İslam olmadığı sürece,  ismi ne olursa olsun, o İslam’a rağmen ilan edilen bir dindir. Ve onun Allah katında bir meşruiyeti yoktur. İşte günümüz Müslümanlarının felaketi burada başlamaktadır.

Yüce Allaha göre bağlayıcılığı olan tek din İslam’dır, Allah katında geçerli olan din İslâm'dır. Kitap verilenler, kendilerine bilgi geldikten sonra karşılıklı ihtirasları yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Kim Allah'ın ayetlerini inkâr ederse bilsin ki, Allah'ın hesaplaşması çok çabuktur.

Eğer seninle tartışmaya kalkışırlarsa de ki; `Ben bana uyanlar ile birlikte tüm varlığım ile Allah'a teslim oldum.' Kendilerine kitap verilenler ile kitapsız müşriklere `Siz de teslim oldunuz mu?' diye sor. Eğer teslim olurlarsa doğru yola girmiş olurlar. Eğer sırt dönerlerse sana düşen sadece duyurmaktır. Allah kullarını hakkıyla görür. Ali İmran 19-20

Bu ayetlerden net olarak anlaşılmaktadır ki,değer yargıları ve ölçülerin belirlenmesi uyulması ve emredilmesinde tek yetkili güç İslam’dır.

Burada anlıyoruz ki İslâm; kuru bir iddiadan ibaret değildir, sadece dil ile söylenen bir sözcük değildir, hatta kalbin huzur içinde kapsamına aldığı bir düşünce de değildir... Bireylerin kendi başlarına namazda, oruçta ve Hacc ‘da yerine getirdiği birtakım bireysel dini görevler hiç değildir. Hayır hayır... Allah'ın insanlar için kendisinden başka hiçbir dini kabul etmediği İslâm bu değildir... Burada sözü edilen İslâm teslim olmakla gerçekleşen İslâm'dır... İtaat ve bağlılıkla gerçekleşen İslâm'dır. Kulların aralarında Allah'ın kitabını hakem tayin etmekle gerçekleşen İslâm'dır...

İslâm, ulûhiyet, otorite, ibadeti, egemenliği yasama yürütme ve yergiyi Allah’ın rızası doğrultusunda birlenmesidir. Saydığımız bu etmenleri iki ayrı güce sunanlar Allah’ın ayetlerini zımnen inkâr etmişlerdir. Emirlerin bir kısmını almak, diğerlerini ötelemek Allah’ın gazabına davetiye çıkarmaktır. Velev ki bu insanlar namaz kılıyor olsalar da.

“…Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Oysa içinizden böyle yapanların cezası dünya hayatında perişanlıktan başka bir şey değildir. Onlar Kıyamet günü de en ağır azaba çarpılacaklardır. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir. Bakara 85

Aslında, günümüz insanlarının düştüğü ve bir türlü farkında olamadıkları korkunç bir tuzak vardır, yaptıkları ile destek verdikleri rejim, sistem ve partilerini din haline getirmekle İslam dininden çıkarlarken bile, halen kendilerini Müslüman saymalarıdır.

Bu yazıyı kaleme almamızdaki asıl amacımız din hakkında farkındalık oluşturmaktır, ezberleri bozmak ve sizi bulunduğunuz yerden biraz rahatsız etmektir.

Konunun anlaşılması için, önemli gördüğümüz şu nüveyi zikredelim. Din ve dindarlık,

Siz, evet evet, sen ve ben, onlar ve biz dindar mıyız, yani hangi dinin yaşam kriterlerine göre yaşamaktayız, nişan ve düğünümüzü, ticaretimizi hangi dinin emirlerine göre yapmaktayız.

Farklı bir soru çeşidiyle; yaptığımız işler İslam’a uygun mudur değil midir? Değil ise, peki biz hangi dindeniz? 

Zira din, uyulması gereken kurallar bütünüydü, eğer biz İslam dışı bir yaşamı tercih etmişsek artık İslam da olduğumuzu iddia ediyor olsak bile, Bu tanımlara göre biz İslam dininden değiliz. İtirazlarımız bu gerçeği asla değiştiremeyecektir.

Tam da yeri gelmişken söylemiş olalım, bu yazının ismini DÖRT (4) DİN koymamızın nedeni de burada yatmaktadır.

İslam ile alakası olmadığı halde, kendilerini Müslüman olarak kabul eden toplum ve bazı çevreler, İslam adı altında faaliyet gösteren bazı yapıların, kurum ve kuruluşların dayatması ile, aslında İslam’la alakası olmayan sapkın bir din üzerinde yaşamaktadırlar.

Şekli ve ismi itibari ile İslam gibi görünse de, içeriği itibarıyla gayri İslami olan bir din ve dindarlık…

Konumuz devam edecektir inşaallah...