Niyetin iyi olursa Allah’ın senin için taksim ettiği o rızık helal yoldan, niyetin kötü olursa o rızık haram yoldan sana ulaşır.

Ecel de öyle değil midir?

Niyet ve emelin iyi olursa iyi bir hal üzere, niyet ve emelin kötü olursa kötü hal üzere ölürsün.
Ne diyor efendimiz Muhammed aleyhisselam “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle haşrolursunuz”

Rivayete göre gencin birisi Kabe’de hep; “Ey doğruların yardımcısı olan Allah’ım! Ey haramdan sakınanların yardımcısı olan Allah’ım! Sana hamdü sena ederim,” diye dua eder. Bu durum herkesin dikkatini çeker. Birisi:
“Neden hep aynı duayı yapıyorsun, başka bir şey bilmiyor musun?” diye sorar. O da anlatır:

“Yedi sekiz sene önce yine Kabe’de iken içi altın dolu bir torba buldum. Torbanın içinde tam bin altın vardı. İçimden bir ses bu altınlarla şunları şunları yaparsın, diyordu.Hayır, dedim kendi kendime. Bu benim değil. Başkasının malı, kullanmam haram olur. Bu sırada birisi;

— Şöyle bir torba bulan var mı, diye bağırıyordu. Çağırdım onu

— Nasıl bir torbaydı? İçinde ne vardı, diye sordum. Torbayı tarif etti ve ‘İçinde bin altın vardı’ dedi.

Torban burada, diyerek verdim. Adam torbayı açıp içinden bana otuz altın verdi.

Pazara gittim. Temiz yüzlü genç bir esiri överek satıyorlardı. Gencin temizliği dikkatimi çekti. Yanlarına gittim,— Bu köle için ne istiyorsunuz, dedim. ‘Otuz altın’ dediler. Adamdan aldığım otuz altını verip genci satın aldım.

Bir-iki yıl geçti. Genç çok çalışkan, çok edepli idi. Onu aldığıma çok memnun olmuştum. Bir gün onunla giderken karşıdan iki-üç kişi geliyordu. Genç bana dedi ki;

Efendim, ben Fas emirinin oğluyum. Bu gelenler babamın adamları. Beni buldular. Senden beni satın almak isterler. Sen iyi bir insansın. Beni onlara otuz bin altından aşağıya satma, dedi. O kişiler yanıma geldi.

— Bu esiri bize satar mısın, dediler.
— Satarım, dedim.
— Altmış altın verelim, dediler.
— Olmaz, dedim.
— Sen bunu pazardan otuz altına almadın mı? Biz sana iki mislini veriyoruz, dediler.
— Öyleyse gidin pazardan alın, dedim. Arttıra arttıra yirmi bin altına kadar çıktılar. Otuz bin altından aşağı olmaz diye direttim. Çaresiz kabul ettiler.

Ben o otuz bin altın ile iş yerleri açtım. Ticaret yaptım. Daha çok zengin oldum. Bir gün bana arkadaşlarım,
— Çok zengin bir ailenin iyi bir kızı var. Babası yeni vefat etti. Onunla seni evlendirelim, dediler.
Kabul ettim. Nikah kıyıldı. Develere yüklenmiş bir şekilde çeyizini getirdiler. Çeyizin arasında bir torba dikkatimi çekti. Kıza,
— Bu nedir, dedim.
— İçinde 970 altın var. Babam Kabe’de bunu kaybetmiş. Bulan gence otuzunu vermiş. Kalanını da bana hediye etti. Çeyizine koyarsın dedi, diye anlattı.

Demek ki bulduğum altınlar benim rızkım imiş. Vermese idim haram yoldan gelecekti. Şimdi helal yoldan yine bana geldi. Bana yardım edip haramlardan koruyan, nice nimetler ihsan eden yüce Rabbim’e hamd ederim.”