Türkiye nasıl kalkınacak? Buna dair ekonomik kalkınma modeli var mı? Veya daha önceleri var mıydı? Varsa neydi?

Sorularla yazıya giriş yapmak uygun düştü mü bilemiyorum lakin bu konunun tartışılmaya açılması için böyle bir giriş yapmayı uygun buldum.

Sorulara kendim araştırmalarıma göre cevap vererek başlayayım, itiraz ve önerilerinize açığım.

Öncelikle kuruluşundan itibaren Türkiye’nin ekonomik özgürlüğü ve sanayileşmeyi istediğini sözle ve daha önemlisi açtığı fabrika ve kuruluşlar ile biliyoruz.

“…askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa kazanılan zaferler yaşayamaz, kısa zamanda söner”

“Sanayileşme en ileri ve gelişmiş Türkiye’ye ulaşmak için en kısa yoldur. Vatan savunması buna bağlıdır.”

Prof. Dr. Rıdvan Karluk’un, Atatürk ve Ekonomi: Kalkınma İçin Sanayileşme konulu konuşmasından aldığım yukarıda ki sözler Gazi Atatürk’e ait.

Türkiye devleti neredeyse kurulduğundan itibaren ithal ikameci modelle sanayileşmeye başlamış ve yine neredeyse 1980 yılına kadar da devam etmiştir.

İthal ikame modeli her ne kadar yeni kurulmuş bebek sanayileri için (iç piyasaya yönelik) iyi olsa da gerekli müdahaleler olmadığında ihracata yönelik faaliyetlere pek katkısı olmuyor.

Aynı dönemde üretim için ise ithalatın gerekliliği aşikârdı. Bu durum ülkeyi döviz dar boğazına düşürdü ve modelden vazgeçildi veya vazgeçilmek zorunda kalındı.

Dönemin başbakanı Süleyman Demirel 1977’de meşhur “70 sente muhtacız” sözü ile bir nevi modelin neticesini ifade etmiştir.

1980 yılından itibaren de yeni bir model, ihracata dayalı sanayileşme modeli benimsenmiş bunda da ihracatta diğer ülkelerle rekabette, fiyatta ve kalitede yarışılmıştır.

Kalite de avantajımız henüz olmadığı için fiyatta rekabet edilmek istenmiş, bunun içinde işçinin ücretleri düşürülerek fiyatlar da avantaj sağlanmaya çalışıldı.

İhracata dayalı model Çin, Kore, …birçok ülkede de uygulandığı için rekabet şartları ile baş edemedik ve modelden sessiz sedasız vazgeçildi diyebilirim.

Türkiye de dahil gelişmekte olan ülkeler model ve sistemleri bozmakta usta yerlerdir lakin bunu kınamıyorum gayet normaldir ve hatta destekliyorum.

Aslında her ülke kendisine has ve uygulanabilir modeli diğer modelleri “bozarak” oluşturuyor.

Bugün Almanya’nın ekonomi modeli olan Sosyal Piyasa Ekonomisi (kurucuları Walter Eucken ve Ludwig Erhard) modeli sosyalizm ve kapitalizm karışımı bir nevi ikisinden “bozma bir model” olduğunu iddia edebilirim.

Almanya modelini, bilgi üretmenin kurumsallaştırılmasını sağlayarak döneminin sanayileşmesi için olmazsa olmaz 2 önemli maddesi olan kömür ve çelik üretiminde devrimsel inovasyonlar yaparak uygulayabilmiştir.

Alt Teknoloji Kütüphanesi

Yüksek teknoloji, yapay zeka, endüstri 4.0…gibi gündemdeki konular için öncesinin yani alt teknolojinin sanayileşmesi ve teknolojinin ulaşılabilir olması lazım.

“Burada sorun, hangi teknolojilerde baskın olduğuna dairdir. Alt teknolojilere hâkim olan, değer zincirinin kazananı oluyor, ileri teknolojinin kural koyucusu haline geliyor.”

İhracatla para kazanmak istiyorsak ilkin alt teknolojilere sahip olmamız ve bunu üretimde, mesleki eğitim, ihracatta kullanarak benimsetmek gerekiyor ki işsizliğe çözümde böyle olur.

Sanayileşmenin yolu için üniversitelerimizden birisinin bünyesinde teknik bilgi kütüphanesi, veri analizi, sanayi politika önerileri ve yetkin teknik kişilerin yetiştirilmesi için Sanayileşme Kurumu kurulmasını çok isterdim.

İhracata dayalı sanayileşme modelin daha iyi kullanılması mümkün yeter ki yeterli kurum ve kişilerimiz olsun.

Son söz; Her fabrika bir kaledir. M.K. Atatürk