İnsanlık, bütün dünyada devletler ve sistemler üstü bir duruşla, İsrail terör örgütünün Gazze’de yaptığı ve hala yapmakta olduğu soykırımı, barbarlığı ve zulmü durdurmak için kolektif bir iradeyle bir araya gelip ortak bir ses olmalı; Gazze’nin adalet ve insaniyet çağrısına yanıt vermelidir.

Ne geç kalmak ne de susmak vicdanlara sığar. Tıpkı Global Sumud Flotilla gibi somut adımlar atılmalıdır. Bugün Gazze’de yaşanan soykırım, insan olmanın en temel yükümlülüğünü hepimizin önüne koymuştur. İnsanlık, bugün masumu korumak ve zulme dur demek mecburiyetindedir.

Bir barış teklifi, eğer adaleti, insan yaşamını ve temel hakları göz ardı ediyorsa, barış adı altında zulmü meşrulaştırır. 30 Eylül 2025 tarihinde açıklanan Trupm’un 20 maddelik “Gazze’de Barış Planı” metni ve uygulanma tehdidi, bu bakımdan insanlığın vicdanına saldırıdır.

Hukukun, dinin ve evrensel insan haklarının ilkelerine dayanarak, Gazze halkının temel hakları ve insan onuru korunmalıdır. İsrail terör devleti tarafından uluslararası sularda, 1 Ekim 2025 akşamı başlayan ve 2 Ekim’de devam eden Global Sumud Flotilla’ya yapılan korsanlık ve gayrimeşru müdahale bize şunu göstermektedir: Aslında soykırım, Gazze üzerinden bütün dünyaya yapılan bir saldırı ve tehdittir. Terör, gasp, katliam ve zulüm İsrail’in yaşam tarzı, gelecek tahayyülü, dini ve ideolojisidir.

Bugün aramızda değişik dillerde, farklı geleneklerden müteşekkil bir insanlık var. Tıpkı Global Sumud Flotilla’da olduğu gibi. Hiçbir ideoloji, hiçbir jeopolitik hesap, masumların acısını meşrulaştıramaz. Bizler, vicdanlı insanlar olarak yetkilileri, dinî liderleri, sivil toplumu, medyayı ve uluslararası kurumları İsrail’e karşı harekete geçirmeliyiz. Global bir insanlık ve vicdan hareketi oluşturmalı ve bunu kurumsallaştırmalıyız.

Bu bir isyandan çok; insanlığa, adalete ve gelecek nesillere karşı üstleneceğimiz bir sorumluluktur. Tarih, sessiz çoğunlukla birlikte adaleti savunanları da yazacaktır. Ve tarih bugünler için herkesi yargılayacaktır. Gelin, aklı, kalbi ve hukuku birleştirelim; Gazze’nin çocuklarının yüzünü görebileceğimiz adil bir yarın için bu zulmü hep birlikte durduralım.

Bugün insanlığın vicdanı Gazze’de sınanıyor. Çocukların çığlığı, yıkılan evlerin sessizliği ve açlıkla sınanan yüz binlerce masum insan, bize tek bir hakikati haykırıyor: Adalet olmadan barış olmaz. Adaletsiz yapılan her barış, yarınlara daha büyük bir zulüm doğurur.

Kur’an-ı Kerim buyuruyor: “Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutun, hakkı gözeterek şahitlik edin…” (Nisâ 4:135). Mecelle, “Zarar izâle olunur” diyerek zararın tazmininin zaruri olduğunu ifade eder. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ise “her insanın yaşama, özgürlük ve güvenlik hakkının vazgeçilmez” olduğunu söyler. Bu üç temel kaynak bize aynı hakikati söylüyor: Gazze’nin hakkı vardır ve o hak korunmalıdır.

Bu minvalde, dayatılan plan bütün dünya kamuoyu tarafından reddedilmelidir. Çünkü:

  • Yaşam hakkını güvence altına almıyor.

· Mazlumu değil, zalimi koruyor.

  • Uluslararası hukuku ve vicdanı hiçe sayıyor.
  • Adalet yerine güç dengesini kutsuyor. Gücü hak yerine koyuyor.
  • Zararı verenden zarar tanzim etmiyor.

· İşgal, soykırım, tehcir, yıkım ve ölümlerin hesabı sorulmuyor. İnsan onurunu hiçe sayıyor.

Eğer bir barış planı yapılacaksa öncelikli olarak şu dört madde koşulsuz, tartışmaya kapalı olarak kabul edilmelidir:

1. Derhal ateşkes ve insani koridorların açılması gerekir. İnsani yardımın önündeki tüm engeller kaldırılmalı, Gazze yeniden inşa edilmeli.

  1. Bağımsız uluslararası soruşturma ile savaş suçlarının yargılanmasına taviz verilmemelidir.
  2. Gazze halkının onuru ve iradesine dayalı adil bir çözüm bulunmalıdır. Gazze halkının iradesi tanınmalı; onların geleceği, dışarıdan dayatılan metinlerle değil, kendi özgür tercihlerine göre şekillenmeli.
  3. Evrensel insan haklarının ve hukuk ilkelerinin eksiksiz uygulanması sağlanmalıdır.

Dünya bugün Gazze’de kendi sınavını veriyor. Çocukların açlıktan hayata gözlerini yumması, bombalarla parçalanan evler, insani yardım beklerken toprağa gömülen masum bedenler… Bunların hepsi, sadece bir coğrafyanın değil, bütün insanlığın ortak utancıdır. Bugün susmak, zalimin safında yer almaktır. Bugün görmezden gelmek, insanlık sınavını kaybetmektir. Tarih, Filistin’de yaşananları kaydediyor. Yarın torunlarımız bize şunu soracak: “O gün mazlumların yanında mıydınız, yoksa zalimin sessiz ortağı mı oldunuz?”