30 Eylül 2025 tarihinde İsrail Terör Devleti Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ABD Başkanı Donald Trump’ın Beyaz Saray’da yaptığı görüşme sonrasında, Netenyahu, Trupm’un “Gazze’de Barış Planı” teklifini kabul etti, anonsuyla bütün dünyaya servis edildi. 20 Maddelik bu sözde barış planı devletlerin siyasi tarih, teamül ve tecrübelerinden hem teknik olarak hem de meşruiyet olarak tamamen uzak bir yöntemsizlik ve tutarsızlıkla kaleme alınmıştır.

Birincisi, sanki iki meşru devletin savaşı gibi metin hazırlanmış; oysa İsrail işgalci, Filistin ise coğrafyanın, tarihin ve devletin gerçek sahibidir.

İkincisi, sanki iki devlet arasında bir savaş yaşanmış gibi metin hazırlanmış, oysa ortada hem iki devlet yok, isral işgalci bir terör gücüdür, hem de ortada bir savaş yok, 724 gündür mütemadiyen devam eden bir soykırım ve bu soykırıma direnen meşru bir halk vardır.

Üçüncüsü, işgalci ve soykırımcı örgüt ile bu örgüte her türlü maddi manevi desteği sağlayan yani soykırımın bir parçası olan Amerika arasında kurgulanmış yani iki taraftan birinin olmadığı bir zeminde bu plan hazırlanmıştır.

Dördüncüsü, sözde barış planı diye sunulan ama özde İsrail işgalini meşrulaştıran bu metin, imzalamayı dayattığı Haması, yani mücadelenin meşru tarafını yok sayıyor. Yok, saydığı bir güce belge imzalatmak kaydıyla onun yokluğunu kendine tasdiklemek gibi dünya siyasi tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir arsızlık ve hilekârlıkla hırsızlık yapmaya kalkıyor. Bir devleti bir belgeyle dolandırarak çalmaya kalkışıyorlar.

ABD dönüşü Netanyahu’nun şu sözleri aslında her şeyi özetlemektedir: “Her şey mükemmel gidiyor. Hamas bizi dünyadan izole edeceğine biz onu ettik. Şu anda tüm dünya, Arap ve Müslüman liderler de dâhil, bizim koyduğumuz şartları kabul etmesi için Hamas’a baskı yapacak. IDF (İsrail Savunma Kuvvetleri) Gazze’den çekilmeyecek iken Hamas bütün esirleri iade etmek zorunda kalacak.”

Bu açıklamalara İslam ülkeleri adına İsrail ile aynı duygu ve mantık çerçevesinde açıklama yapan kimi devletlerin paralel yaklaşımı ayrı bir trajedidir. Türkiye, Suudi Arabistan, Ürdün, BAE, Endonezya, Pakistan, Katar ve Mısır Dışişleri Bakanları’nın yapmış olduğu ortak açıklama şu şekildedir: ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze'deki savaşın sonlandırılması için sunduğu planı memnuniyetle karşılıyoruz. Filistinlilerin korunması, Batı Şeria'nın ilhakının durdurulması ve kapsamlı bir barışın sağlanması ile ilgili öneriyi destekliyoruz.

Bu olayların yaşandığı 30 Eylül gecesi; İsrail’in işgalci bez parçası Gazze’nin tarihi merkezinde göndere çekildi…

Hikmetsiz, korkak ve menfaatperest yöneticilerin elinde tarih bir daha tekerrür ediyor. Gazeteci-yazar Turan Kışlakçı’nın paylaşımıyla bu idraksizliği yeniden hatırlayalım: “1936 baharında Filistin, tarihin en uzun grevine sahne oldu: Tam altı ay süren bu büyük direniş, bütün ülkeyi felce uğrattı; hedefinde İngiliz mandası ve Siyonist göç vardı.

Hacı Emin el-Hüseynî’nin önderliğinde kurulan Arap Yüksek Komitesi, direnişi yönetti. Ancak Britanya, Filistinlileri geri adım attırmak için Arap krallarına başvurdu; onlardan, halkı grevi sonlandırmaya ikna etmelerini istedi. Karşılığında ise adalet ve hak vaat etti.

Hüseynî, Arap birliğinin bozulmaması için baskıya boyun eğdi. Fakat grevin sona erdirilmesi, yıkıcı ve sarsıcı sonuçlar doğurdu: Talepleri incelemek üzere kurulan ve tarihe Peel Komisyonu olarak geçen heyet, Filistin’in bölünmesini ve Yahudiler için bir devletin meşrulaştırılmasını önerdi.

Bugün Gazze’de sahne aynı: Arap ve uluslararası baskılar, Trump’ın vaatleri… Ve yalnız başına savaşan bir Filistin. Gerçekten de bugün, düne ne kadar benziyor.”

Bugünü geçmişle kıyasladığımızda 100 yıldır tartışılan; Lozan, “zafer miydi yoksa hezimet miydi” tecrübesinden de hiçbir İslam devletinin bir ders çıkartmadığını üzülerek görüyoruz. Çünkü Lozan’ı Sevr ile kıyaslayarak zafer veya hezimet diyenlerin bugün Gazze’ye Sevr’den çok daha kötü bir metni memnuniyetle karşılamaları onları kıyamete kadar tarihle yargılayacaktır.

Netenyahu, Trump ve İslam ülkelerinin koro halinde okuduğu bu emperyalist, teslimiyetçi, mandater sözde barış planına bakınca Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’nın şu sözleri aklıma geldi: "Önce Filistin halkını yok etmek istiyorlar, sonra tüm Müslümanları ve sonra da biz Hristiyanları... Daha geç olmadan bu Siyonistleri durduralım."

Şehid (İnşaallah) Yahya Sinwar, bugünleri görürcesine bakın ne diyor : “Bu şehir tüm normalleşenleri ifşa edecek, tüm düzenbazları rezil edecek, tüm terk edenlerin ve tavizcilerin hakikatini ortaya çıkaracak.”

Oysa İslam ülkeleri devlet başkanları hiç olmazsa İspanya Başbakanı Pedro Sanchez kadar bu meselede dik durabilirlerdi. Bakın Sanchez ne diyor: “İspanya'nın nükleer bombaları, uçak gemileri yok. İsrail saldırısını tek başımıza durduramayız. Ancak bu, mücadeleyi bırakacağımız anlamına gelmiyor. Çünkü tek başımıza kazanamasak bile uğruna savaşmaya değer davalar var.”

Hâlbuki Gazze, halkının çoğunluğu Müslüman olan her devletin iç meselesi olmalıydı. Ki öyle olmadı. O zaman Trump’un Gazze Planı’na söz söylemeye de hakları yok çünkü siz tarafsız değilsiniz. Bu distopya müsfettesini Hamas'ın tercihiyle ancak Güney Afrika, Kolombiya ve İspanya müzakere etmelidir. Gazze için arabulucu devletler arasında hele hele Müslüman bir devlet asla olmamalıdır.

Çünkü iki milyar Müslüman'ın varlığını gösteren en ufak bir emare yok. Sanki Gazze'den başka hiç Müslüman yokmuş gibi (İsrail’in gözünde bir tane dahi İslam devleti olsaydı zaten bu soykırım bu kadar uzun ve dehşet boyutlara ulaşmazdı.) çekincesiz, rahat ve tek taraflı hazırlanmış bir distopya taslağını dahi memnuniyetle karşılayan bir devletin İslam ile ilgisi olamaz. Zaten, soykırıma karşı en ufak bir fayda sağlamayan İslam ülkelerinin Hamas hakkında İsrail lehine bir kelime söz söyleme hakkı yoktur.

Ezcümle, bu öyle bir plan ki İsrail Terör Devleti’ne soykırımla işgal ettiği Filistin Devleti’nin yarısını zaman içerisinde gasp etme hakkına siyasi ve hukuki bir uluslararası ve daha önemlisi Müslüman devletlerin razılığıyla meşruiyet zemini hazırlanmak istenmektedir. Böylece İsrail’i savaş yapmış gibi göstererek yapmış olduğu soykırım suçundan kurtarmak amaçlanmaktadır. Filistin’in yasal, hukuki ve meşru gücü olan askeri unsurlarını ve siyasi yapılarını kendi rızalarıyla lağvetmeyi amaçlamaktadırlar. Şunu unutmamak gerekiyor; İsrail ve Amerika’nın memnun olduğu bir plan insanlığın zararınadır, Müslümanlar içinse felakettir. Ey İslam ülkelerinin devlet başkanları sizi son olarak Allah’ın sözünü size hatırlatarak uyaralım: "Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdır. Sizden kim onları dost edinirse şüphesiz o da onlardandır. Allah zulmeden kimseleri doğru yola eriştirmez. (Maide 51)

Not: Yazı burada bitmiştir. İsteyenler farklı kaynaklardan derlenen Trump’ın 20 Maddelik Gazze Planı’na aşağıda göz atabilir.

Trump’ın 20 Maddelik Gazze Planı

1. Gazze radikalleşmeden arındırılmış, terör tehdidi olmayan bir bölge olacak.

2. Gazze, Gazze halkının yararına yeniden imar edilecek.

3. Her iki taraf bu teklifi kabul ederse savaş derhal sona erecek. İsrail kuvvetleri, rehine serbest bırakma hazırlığı amacıyla mutabık kalınan hatta çekilecek; bu süre boyunca hava ve topçu bombardımanları dâhil tüm askeri operasyonlar askıya alınacak ve cephe hatları “donmuş” şekilde tutulacak.

4. İsrail’in bu anlaşmayı resmen kabul etmesinin ardından 72 saat içinde, yaşayan ve ölü tüm rehineler serbest bırakılacak.

5. Tüm rehineler serbest bırakıldıktan sonra, İsrail 250 müebbet hükümlü, ayrıca 2023’ün 7 Ekim’inden sonra tutuklanan 1.700 Gazeli mahkûmu bırakacak. Ölü olarak iade edilen her İsrail rehineleri karşılığında 15 Gazeli’nin cenazesi iade edilecek.

6. Tüm rehineler döndürüldükten sonra, silahsızlanma ve barış içinde yaşamayı taahhüt eden Hamas üyelerine af tanınacak. Silah bırakmak isteyen Hamas üyeleri için güvenli geçiş imkânı sağlanacak.

7. Anlaşma kabul edildiği anda, Gazze’ye insani yardım tamamen serbest bırakılacak. Su, elektrik, kanalizasyon alt yapısı, hastaneler, fırınlar rehabilite edilecek; enkaz kaldırma, yolların açılması için gerekli ekipman girişine izin verilecek.

8. Yardım ve dağıtım faaliyetleri, taraflardan bağımsız uluslararası kurumlar (BM, Kızılay, vs.) aracılığıyla ve taraf müdahalesi olmadan yürütülecek. Rafah sınır kapısı çift yönlü açılacak; önceki insani yardım mutabakatlarındaki mekanizmalar esas alınacak.

9. Gazze geçici olarak teknokratik, apolitik bir Filistin komitesi tarafından yönetilecek; kamu hizmetleri ve belediye işleri bu komite aracılığıyla yürütülecek. Bu komite, uluslararası uzmanlar ve yerel Filistinlilerden oluşacak ve “Barış Kurulu” adlı uluslararası geçiş gözetim mekanizması tarafından denetlenecek. Trump, bu kurulun başkanı olacak; Tony Blair (eski İngiltere Başbakanı) ve diğer devlet başkanları da kurula dahil edilecek.

10. Bu geçici kurul, Gazze’nin yeniden imarı için çerçeve belirleyecek ve finansman planlarını yönetecek; Filistin Otoritesi, reformlarını tamamladığında kontrol Gazze’ye kademeli şekilde devredilecek.

11. Trump tarafından bir ekonomik kalkınma planı oluşturulacak; İsrail ve Ortadoğu’daki “mucize şehirler” örnek alınarak uzman bir panel kurularak yatırım, istihdam, altyapı projeleri geliştirilecek.

12. Özel bir serbest ekonomik bölge kurulacak, ithalat, gümrük ve erişim tarifeleri, katılan ülke ve aktörlerle müzakere edilecek.

13. Hiç kimse Gazze’den zorla çıkartılmayacak; çıkmak isteyenlerin gitme ve geri dönme hakkı olacak. Halkın orada kalması teşvik edilecek ve onlar için daha iyi bir Gazze olanağı sunulacak.

14. Hamas ve diğer silahlı gruplar, doğrudan ya da dolaylı hiçbir şekilde Gazze’nin yönetiminde yer almayacak. Tüneller, silah üretim tesisleri gibi askeri altyapılar yıkılacak ve yeniden kurulmayacak. Bağımsız gözlemciler gözetiminde demilitarizasyon süreci yürütülecek; silahların kullanılamaz hale getirilmesi, geri alım (buy-back) ve yeniden topluma entegrasyon programları uygulanacak.

15. Bölgesel aktörler, Hamas ve diğer grupların yükümlülüklerini yerine getirmesini garanti edecek ve “Yeni Gazze”nin komşularına tehdit oluşturmayacağına dair güvence verecek.

16. ABD, Arap ve uluslararası ortaklarla birlikte, Gazze’ye derhal konuşlandırılacak geçici Uluslararası İstikrar Gücü (ISF) oluşturacak. ISF, denetimli Filistin polis güçlerini eğitecek, sınır bölgelerinin güvenliğini sağlayacak; ayrıca silah girişini engellemek ve Gazze iç ticareti/giriş çıkış mekanizmalarını tesis etmekle görevli olacak. Arab ülkeleri (örneğin Ürdün, Mısır) ile işbirliği yapılacak.

17. İsrail Gazze’yi işgal etmeyecek veya ilhak etmeyecek. ISF ve geçici otorite güvenliği sağladıkça, İsrail Savunma Güçleri (IDF) kademeli geri çekilecek; bu çekilme, demilitarizasyon şartları, takvim ve standartlara bağlı olacak. Güvenlik açısından bir “çevre perimetresi” kalabilir.

18. Eğer Hamas teklifi reddeder veya geciktirirse, yukarıdaki plan, Hamas kontrolü altındaki bölgeler dışında kalan bölgelerde uygulanmaya başlanacak; bu bölgeler, IDF tarafından ISF’ye devredilecek.

19. Bir dinler arası diyalog süreci başlatılacak, hoşgörü ve barış ortak değerleriyle Filistinliler ve İsrailliler arasında zihniyet değişimi teşvik edilecek.

20. Gazze yeniden imarı ilerledikçe, Filistin Otoritesi reform programı başarıyla yürütüldüğünde, güvenli ve istikrarlı bir ortam oluştuğunda, Gazze’ye gerçekten Filistinli bir idare devri yapılabilecek; bu çerçevede İsrail ile Filistin arasında barışçıl, karşılıklı güvene dayalı bir siyasi süreç (örneğin Filistin devletinin inşası) üzerinde diyalog kurulacak.

Trump’ın 20 maddelik Gazze planı; geçmişteki uygulanmadan çöken Oslo Anlaşmaları (1993), uygulanmayan Yol Haritası (2003), reddedilen Trump’ın “Yüzyılın Anlaşması” (2020) gibi girişimlerle karşılaştırıldığında dahi; umut verici değil, adil değil, uygulanabilir değil, yasal değil, insani değil, bir sözleşme niteliği taşıyacak hüviyette değil. Çek senet mafyasının bir masum insanın atadan dededen kalma bütün malına, mülküne zorla, şantajla, şiddetle imza attırılarak gasp etme girişimidir. Devlete çökme, yöneticileri yok etme, halkı ezme girişimidir.